in

Gezelim mi Okuyalım mı? -1

Gezelim mi Okuyalım mı?

Genellikle münazaralarda kullanılan bir konu var. “Çok Gezen Mi Bilir, Çok Okuyan Mı Bilir?” Tartışma ortamlarında izlediğimiz bu iki teze objektif bakamıyoruz. Çünkü savunan her iki tarafta bunu körü körüne savunmak zorunda. Yarışmanın kuralı bu, en iyi savunan kazanır. Bu yüzden münazaralar bu anlamda biraz sıkıntılı oluyor. Şimdi gelin, biz bu tezlere her iki taraftan objektif bir biçimde bakalım ve hem kendimizi hem de siz sevgili Edebi Alem okurlarını bilgilendirelim istedik.

Bir kere ben şunu söyleyeyim, ne çok gezen bilir ne de çok okuyan. Diyeceksiniz ki “Sayın yazar, o zaman ne anlatacaksın?” Şunu anlatacağım, ikisinin de birbirinden bağımsız olamayacağını…

Bir insan düşünelim, herhangi bir insan olabilir bu. Çok okuyor ancak hiç gezemiyor. Hayal gücü oldukça gelişmiş olur, evet. Ancak hayatta her zaman hayaller ile hareket edemeyiz. Ki bu hayaller de bir bakıma okuduğu kitapları yazanların hayalidir.

Gezelim mi Okuyalım mı?

Şu anda yazarlık anlamında uzun yol katetmiş insanlar hem çok gezip hem çok okuyan yazarlardır. Aynı zamanda gördüklerini ve okuduklarını aktaran insanlardır. Sözlü yahut yazılı…

Şimdi bu yazarımız ‘kendi gözüyle’ düşüncelerini yazıya özgün bir biçimde dökemez. Çünkü bu kendi gözüdür. Sonuçta burada deneysel bir şey yapmıyoruz ki herkes için aynı olsun. Ya da bilimsel bir makale oluşturmuyoruz ki nesnel olsun.

Yazar gezip gördüğü yerleri yazıya öznel bir şekilde döker. Biz bunu okuduğumuz zaman hayalimizde canlanan durum aslında hayalimizde ‘sandığımız’ durumdur. O bizim hayalimiz değil, o yazarın hayalidir.

Bizim burada asıl tezimiz neydi? Bilmek. Evet, bir müzeyi gezen yazarımızı düşünelim. O müzede dikkatini çeken birçok obje olmuştur. Ama dikkat edin hepsi değil, sadece birçoğu. Allah herkesi fıtrat olarak farklı yarattığından dolayı benim göremediğimi bir başkası görebilir. Benim duyamadığımı bir başkası duyabilir. Benim anlayamadığımı bir başkası anlayabilir. Ya da benim hissedemediğimi bir başkası hissedebilir.

İşte o yazarın müzede yapmış olduğu gezintide göremediğini daha doğrusu o sırada algılayamadığını okur algılayabilirdi ama sadece okuyarak yetindiği için bunu yapamadı. Bu belki de ilk başta ufak bir eksiklik olarak görülebilir. Ama durum hiçte sanıldığı gibi değil. O fark ettiğiniz obje belki de hayatınızın dönüm noktası bile olabilir. Bunu kimse bilemez.

Şimdi diyeceksiniz ki, ekonomik anlamda durumu olmayan biri nasıl gezsin?

Bu iki tezimize o açıdan baktığımız zaman evet, kitap kesinlikle çok kârlı. Onun dışında kitap okumak kültürümüze de katkı sağlar, kelime dağarcığımızı genişletir, diksiyonumuzu daha etkin kılar, ikna kabiliyetimizi geliştirir… Zaten geçen yıl kaybettiğimiz, çok değerli Kudüs Şairimiz Nuri Pakdil de der ki “Kuşkusuz en etkili ve evrensel silah kelimedir. Okumadığın gün karanlıktasın.” Şairimizin dediği ve benim saydığım maddeler de dolaylı yoldan bilgi birikimimize katkı sağlar.

Ama ya yazarımız yanlış bir bilgi veriyorsa? Görmeden bunların hiçbirini teyit edemeyiz. Ama okumadan da gidersek o yer ile alakalı en ufak bir fikre bile sahip olamayız. Ve bu bizim ilk etapta gittiğimiz yere yabancı kalmamıza hatta soğumamıza bile vesile olabilir.

Yine ipin ucu kaçtı ve aynı noktaya geldi. Bir paradoks içerisinde dönüp dönüp duruyoruz. “Orası öyle.” diyip cümlenin devamına yeniden bir ama ekleyince bu sefer diğer tez içinde başka bir savunma buluyoruz.

Olaya gelin birde ünlü isimlerin penceresinden bakalım:

İlber Ortaylı, en son çıkan kitaplarından biri olan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” (sf:95) da bu sorunun cevabını şöyle veriyor:

Gezelim mi Okuyalım mı?“İkisinin de katkısı var. Ben ikisinin de faydasını gördüm. Okudum, anladım; gezdim, tanıdım. İkisi de keşfe giden yolları açar. Ama herkesi kendimle kıyaslamam, çünkü ben biraz kendimi zorlarım. Yine de herkesin bu kurala uyması gerektiğini düşünürüm. Ne yazık ki bavul gibi gezen insanları çok görüyorum, hiçbir şeyden haberleri yok. Hâlbuki kitabını alır, orada oturup bir kafede okursan ayıp sayılmaz. Hatta en iyisi budur. Artık elbette yapamıyorum, ama eskiden bunu iyi tatbik ederdim. 20 saat geziyorsam; iki saatinde oturur, kitabımı okurdum. Bu çok önemlidir.

Söz gelimi Madrid’e gidersen Madrid hakkında okuman gerekir, bir yandan da Madrid’i okuman gerekir. O şehri okuyacaksın, öğreneceksin. Her şeyi de sokaklara bakarak öğrenemezsin ya! Ben de gittiğim şehirlerle ilgili kitaplar okurum. Bir yandan da kendim not tutarım. Notlar sayesinde bilgiler daha taze kalıyor. Bu konuda hafızanıza sakın ola güvenmeyin. Ben güvenmem!”

Birde Taha Kılınç’ın sözüne bakalım burada:

“Hem okuyan hem de gezen. Gezerken okuyan, okurken gezen. Okuduklarını coğrafyada teyit ve tasdik eden.”

Aslında iki yazarımız da benim yazdıklarımı destekler nitelikte sözler sarf etmiş. Yani anlayacağınız hem okuyun, hem gezin dostlar…

Kalın sağlıcakla…

Erva Esma GÜLER

Eserde Kullanılan Resimler

Resmin alındığı site için tıklayınız.

Resmin alındığı site için tıklayınız.

Resmin alındığı site için tıklayınız.

Eser: Gezelim mi Okuyalım mı?-1

Editörden Notlar!

Sizce Gezelim mi Okuyalım mı? 

Sizlerde "Gezelim mi Okuyalım mı? " eserinde ki konu hakkında fikirlerinizi belirtebilir ve dilerseniz "Gezelim mi Okuyalım mı?" hakkında ya da diğer konularda eserler kaleme alabilirsiniz.

!!! Gezelim mi Okuyalım mı? adlı eserin devamının gelmesini istiyorsanız yorumlarda belirtiniz.

Eseri Beğendiniz mi?

2 Yorum

Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ŞiirAhabir

Garip