in

Kadınlar Üzerinden Yaşam-3

Kadınlar Üzerinden Yaşam-3

Tek düze yaşam gibi aynı konuda basmakalıp düşünceleri ifade etmek bazen sıkıcı gelir. Üstelik aynı konularda muzdarip yüzlerce insan bir süre sonra etkisi altında kaldığı bu durumu normalleştirip hayatına devam etmek zorunda kalır. Baştan beri yapmak istediğim, olan bir şeyi ısıtıp tekrar gündeme taşımak değil. Bu konuda neler yapabiliriz veyahut da neler yapılıyor? Yapılmakta olan bir şey var mı? Varsa bunlar nelerdir? Sorularına her alandan bilgilerini ve tecrübelerini paylaşacak büyüklerimiz ile röportaj oluşturmaktı. Bu anlamda gerçekleştirdiğim dört ayrı röportajın üçüncüsünü Ali İhsan ADIGÜZEL beyefendi ile gerçekleştirdik. Bizlerin gayesi şimdilik küçük çaplı olsa da insanlara toplumsal sorunlar üzerinden farkındalık oluşturmaktır. Ali İhsan Bey başarılı hayatı bir tarafa bu anlamda yaptığı çalışmalar ile en büyük farkındalığa adım atmış edebi alanlarda güzel çalışmaları ile kadınlarımıza, gençlerimize destek olmuştur.

Kendileri ile röportaja başlamadan biraz kendisini tanıyalım.

Ali ihsan ADIGÜZEL 1974 yılında Kocaeli Dilovasın’da dünyaya gelmiştir. Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler Bölümünden mezun olup Dilovası gençlik kolları başkanlığı ve il, ilçe yöneticiliği yaparak siyaset hayatına başlamıştır. Emlak ve inşaat alanında çalışan ADIGÜZEL ayrıca Titiz Araştırma Şirketi yönetim kurulu başkanlığını sürdürmektedir. Spor siyaset alanlarında da çalışma sağlayan ADIGÜZEL edebi alanlarda- ANNE ve SOSYAL MEDYA- başlıklı iki kitabın yazarlığını yapmıştır.

1)Geçmişten günümüze ülkemizde kadınların konumundan ve içinde bulunduğu durumlardan bahsedebilir misiniz?

Başörtüsü yasağı uzun yıllar, okuyan, çalışan özellikle mütedeyyin muhafazakâr ve milliyetçi kesim tarafından demokrasi anlayışımızın bir sonucu olarak tezahür etti ve basit bir konu büyütülerek büyük bir sorun haline getirildi. Ateş düştüğü yeri yakar söylemi o yıllarda eğitim hayatına devam edenlerin önünde engel olduğu gibi, iş yaşamında ve kamuda çalışan kadınların önünde de engel olmaya devam etti. Aslında olan okuyamayan, çalışamayan mağdur edilen binlerce kadına, kız öğrencilere oldu. Okuyarak gelecek planları yapanlar hayallerinin önünde büyük bir engelle karşılaştılar. Bazıları başlarını açarak okuma hayatına devam edebildi. Ekonomik durumu iyi olan küçük bir grupsa üçüncü bir yol olarak eğitim hayatlarına yurtdışında devam etmek zorunda kaldılar.

2)Kadına yönelik şiddetin en büyük gerekçesi olarak eğitimsizlik , ahlaki yapı olduğu dile getirilmektedir. Toplumun eğitimine bakılacak olursa neler söylenilebilir?

Eğitim ama ne zaman? Belli bir yaşa gelmiş ve kişiliği büyük oranda oturmuş bir aileye bu ve benzeri konularda eğitim vermenin zaman kaybından öteye geçmeyeceğini düşünenlerdenim. Özellikle anneler için, evlatlarına vereceği eğitimin kendi hayatı için olmasa da sonraki kadın cinayetlerini asgari seviyeye düşürmek için önemli bir adım olarak görüyorum. Bu cinayetlerin gerçekleştirenlerin eğitim seviyeleri göz önünde bulundurulduğunda ne demek istediğim daha iyi bir şekilde anlaşılır. Esasında 21. Yy. kadını, annesi ile 20. Yy. 19. Veya 18. Yy. kadını arasında çok fazla bir fark yok. Kadına şiddet her devirde altın çağını yaşadı, yaşıyor… Gerçekleşen üzücü bir olayın sonucunda şiddetli tepkiler vererek günü geçiştiriyoruz. Üstelik ertesi günün değişmeyeceğini bildiğimiz halde…

3) Kadınlara karşı yapılan şiddetleri oluşturan temel etmenler nelerdir?

Bence bu şiddeti doğuran en önemli etken, eşitsizlik ve Ayrımcılık… Kadın hayata bir sıfır mağlup başlıyor aslında ve genel olarak da maçı kaybeden oluyor. Şartların eşit olmadığı bir durumda farklı sonuçlar beklemek de akıl karı olamaz herhalde. Farklı toplumlar da veya inanışlarda kadına ve kıza bakış değişkenlikler gösterse de özellikle ataerkil toplumlarda kadına bakış hiç değişmiyor.

4) Ali İhsan Bey, içinde bulunduğumuz bu çalışmada sizler zaten en güzelini yaparak kadınlarımıza yönelik her türlü konuların barındığı kitaplar ortaya çıkarmışsınız. Bu anlamda size gönülden teşekkür ediyor ve kitabınız dan takipçilerimize biraz bahsetmenizden rica edeceğim.

ANNE isimli kitabım (mom, mayka, al’umu, mama,mami,aiti,ana, daye..) vb. hangi dilde olursa olsun kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Anne nedir? Anneliğin tarifini kimi meleğin ete kemiğe bürünmüş hali olarak görür. Kimi 24 saat açık kalan hiç kapanmayan eczane olarak görür. Kimi bakışlarıyla tedavi eden ne demeye çalıştığını anlayan biri olarak görür. Kısacası annelik tarifi imkânsız duyguların vücut bulmuş halidir. Kısacası annelik tarifi yaşanmadan hissedilebilmesi mümkün olmayan tutulma halidir. Gecelerden sabahlara kadar uyumamak kendinden vazgeçip ondan vazgeçememektir. Anneliğin tarifi yokluğunda kızına özlemi, varlığında yanındayken bile hasretidir, sevgidir, aşktır.

Bir kadın olarak anneyi çok güzel ifade ettiğinizi söylemek istiyorum. Okuyucularımızın da devamı için anne kitabını okumalarını tavsiye ederim. Bir şeklide farkındalık içerisinde çaba sarf ederken bizi kırmayıp sitemizde röportaj sorularına yanıt verdiğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum.

Aliye Nur Akarsel

Eserde Kullanılan Resimler

Kadınlar Üzerinden Yaşam

Resmi aldığımız site için tıklayınız…

Resmi aldığımız site için tıklayınız.

“Kadınlar Üzerinden Yaşam-1”

“Kadınlar Üzerinden Yaşam-2”

Eseri Beğendiniz mi?

3 Yorum

Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Garip

ŞiirAhabir “Sevdiğim”