in

Modern ve Distopik Toplum

MODERNİZM VE DİSTOPİK TOPLUM

Modern dünya ile birlikte toplum distopik bir hal almıştır. Bunun arkasında modernizmin getirmiş olduğu bir takım sorunlar yer alır. İnsanların modernite ile birlikte hep yarını düşünmesi ve geçmiş ile bağlarını koparma derecesine varması ile büyük boşluğa düşmüştür. Bu düşüş esasında bireysel olmakla beraber tümevarım sebebiyle tüm toplumları etkilemiştir. Daha sonra kapitalizmin de devreye girmesi insanları sosyal olarak daha da geriletmiştir. Bireylerin daha fazla kazanç için daha fazla çalışmaya vakit ayırıp, toplumsallıktan soyutlanması, toplumsal düzenin distopik bir hal almasına sebebiyet vermiştir.
Modernizm’in temeli 19.yy da Batıda atılmaya başlanmış ve günümüzde hala varlığını sürdürmektedir. Modernizm asıl olarak şuana kadar kazanılan her alandaki kültürel birikimin atılarak yerine yeni bir kültür oluşturma çabasıdır. Bu yeni kültür ile geçmişin bağları kopmuştur. Bugün dünya toplumlarına kazandırılmak istenilen modernizmin özelikle Avrupalı ülkeler tarafından benimsendiğini rahatlıkla görebiliriz. Ve Doğu’ya da bu “izm’i” kazandırmaya çalışmışlardır. Doğu toplumu, değerlerine Batı gibi sırt dönmemiştir. Ama Batı, modernizm ile birlikte bunu yapmak için Doğu’ya baskı yapmaktadır. Modernizm kavramı ilk bakışta bireyden ve toplumdan tarihini ve geçmişini silmeni ister. Asırlardır birikerek bugüne varmış olan tarihi tek seferde gözden çıkarıp, silmeyi ister. Oysa birey ve toplum tarihini ve geçmişini bilmeden var olması mümkün değildir.
Modernizm toplumu değiştirmeyi amaçladığını belirtmiştik. Ama bunu yaparken en temelden başlar. Yani aileden… Bireyin sosyalleştiği ilk kurum; ailedir. Bu yönü ile insanı topluma kazandırmanın ilk evresi aileden geçmektedir. İçinde bulunduğu toplumun değerler silsilesini; örf, adet, gelenek, görenek, din, kanun, kural, ahlâk vs. insana dair her bir öğeyi, öncelikle ailenin eğitiminden geçerek edinir birey. Kültürel etkenleri ile büyük oranda ileriki hayatının temelleri aile içinde atılır. Ailenin fertleri büyür ve toplumun içine karışır. Modernizm bunu gördü için, aile yapısını değiştirmeyi amaçlar. Modernizmin toplum hayatımıza intikal etmesi ile “aile” kavramı başkalaşmaya ve yozlaşmaya başladı. Bireyler aile içinde bedenen var olmasına rağmen ruhen kendilerini büyük bir yalnızlık içinde bulmuşlardır. Modernizm öncesi “geniş aile” kavramı ön planda iken, modernizm sonrası “çekirdek aile” kavramı ön plana çıkmaya başladı ve geniş aile yapısı dışlanmaya başlandı. Aile yapısının değişimi toplumu da etkilediği için olumsuz bir toplum meydana gelmiştir. Modernizm adı altında aile ilişkileri zedelenerek eski kültürlerimize ait olmayan farklı bir aile kültürü aşılanmak istenmiştir.

Modernizm kimse tarafından kısıtlanmayı istemez. Bireyleri özgür ve her istediğini yapan bir şekle bürümüştür. Bireyler her şeyi yapacağını düşünerek toplumu karşına alır. Toplumun her ferdi özgür olduğunu düşünerek toplumsal kuralları göz ardı ederek, toplumu yozlaştırmaya ve dağıtmaya varan durumlar sergilenmektedir. Bu şekilde farklı şekillerde yüzyıllar boyu varlıklarını sürdüren toplumların şeklini değiştirmek istemiştir. Modernizm ile aslında bütün toplumları bir topluma bağlı hale getirmek istenmiştir. Ahlaksızca ve doyumsuzca yapılan her eylem modern birey adı altında meşru gösterilmiştir. Modernizme duyulan ilgi ve sevginin en önemli nedeni de insanın sınırlandırılmak istenilmeyen ve özgür olma isteği duyan bir yapısının olmasıdır. Bu durumu günümüzde bir nevi görmek mümkündür. Kimi Doğu toplumları ile Batı uygarlığı arasında bir farklılık görünmemektedir.

Modernizm’in etkisi toplumlar üzerinde daha çok hissettirmek için kullandığı en basit ve en etkili yöntem kapitalizmdir. Kapitalizm’in günümüz dünyasına egemen olması modernizm’in daha çok yayılmasına yardımcı olmaktadır. Bu yayılmayı sosyal medya, televizyondaki reklamlar aracılığı ile yapmaktadır. Bu durum ortaya “öğrenilmiş çaresizlik” teriminin doğmasına ve dünya toplumlarının istemsizce bu durumu kabullenmelerine neden olmaktadır. Öğrenilmiş çaresizlik toplum içinde adeta farkına varılmayan, varılsa da tedavisinin neredeyse mümkün olmadığı yaygın bir hastalık olmuştur. Bu hastalıklar toplumu köleleştirme ve mankurtlaştırma’nın önünü açmaktadır. Toplumların ve evvelinde bireylerin bu tür arızlardan kurtulması bilinçleşmesi ile mümkün olabilmektedir. Bu bilinçleşmenin bizce tek reçetesi kendi aklını kullanmasıdır. Ama bunu yapabilecek cesareti göstermelidir. Bireylerden topluma intikal edecek bu durum toplumun tekrardan ütopik bir hale gelmesini sağlayacaktır ve köleleştirilmesinin öne geçecektir.

Kalemin ve selamın özgür olduğu günlere selam olsun…

Eseri Beğendiniz mi?

2 Yorum

Yorum Gönder
  1. Bu yazıya yazılabilecek en güzel yorum “Geçmişini bil ki, geleceğe ışık olasın!”
    Elinize sağlık Gökhan Bey.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güneşimsin

Gökyüzünden Uzak