Güz
-Bir komutan- babasına,
Bilinmeyen gizler içinde her sanrıya gelen arsız karabasanlar gibi
Hiç dinmeyen laf-ı güzaflar içinde
Boşluğun verdiği acziyetle
Sarıldığın yalandan sıyrılarak
Dönüp gelmeni beklerken
Asla doyum olmayan bulut zümrelerinde
Hayalime gem vurup seni ararken
Yüreğimin buğusuna hasretini
Yakamozlara gülüşünü sundum, babacığım
Sevmek öyle “seviyorum” demek de değildir babacığım eğer bir dağ benim sana olan hislerimi hissedip, tattığımı tatsaydı toz duman olurdu o dağ babacığım toz duman
Aslında biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın! Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla! Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde! Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum! Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda! Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında! Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor! Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler! Baharın rayihasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımı!
Hele seni kardeşim dolu dolu geçen çocukluğumuzu , atışmalarımızı, Niğde’nin sokaklarında koşuşturmalarımızı birbirimiz için karşı mahalleden çocuklarla dövüşmeye gidip de dayak yediğimizi…
Bize sahip çıkan biricik babamızın sevgi dolu bakışlarını…
Sahi şimdi o bakışlar için ellerimden ne gelse yapmaya hazırım
En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman
Alıp gittiği umutları feryatlarla getiriyor, suskun feryatlarla…
Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla canımıza değen babalarımız! Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz! Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!
En çokta sahip olduklarımızın kıymetini bilmek gerektiğini anlıyoruz, en çokta sahip olduklarımızın….
Dilruba Şahin
Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir.
Dilruba Şahin’in kaleme aldığı “Sor” adlı eseri okudunuz mu?