Var Olma Sorunsalı: Başkaldırı
“Başkaldırıyorum o halde varım”
Albert Camus’un bu sözü bugünlerde hayatıma yön vermeye başladı diyebilirim. Başkaldırı, sonucu her zaman ağır ve çetrefilli bir kavram… Âdem ile Havva başkaldırdı ve cennetten kovuldular. Toplumda bundan önce sıradan bir şekilde yaşarken bu sözden sonra başkaldırı oldu zihnimde ve toplumdan atıldım. Kendi âlemimde, var olma mücadelesi vermekteyim. Var olma insan için asıl amaçtır. Bende bu amaca ulaşmak için en güçlü halimle ilerlemekteyim. İnsanlarla uzun süre yaşayamıyorum. “Sonsuzluğun payından bana biraz yalnızlık gerek.” Böyle diyor Camus. Bu yalnızlık “Başkaldırı” ile var oldu. Zira toplumun diğer fertleri gibi var olan düzene kayıtsız şartsız itaat etmenin bana uygun olmadığının farkına vardım.
Toplumu anlatmadan önce toplum hakkında düşünürler hangi tanımı yapmıştır bunlara bakmak gerekir. Schopenhauer; “Toplum ateştir”, Nietzsche; “Toplum hastalıktır”, Locke; “Toplum yaradır”, Sartre; “Toplum sıradanlıktır” vb. birçok tanım yapılmıştır. Bizce de toplum “maskeli balodur”. Zira toplumda var olmak için maske kullanmanız gerekiyor. Toplumdan uzak veya farklı düşünen kişiler hep “deli” olarak adlandırılmıştır. “Deli, sağlıklı bir toplumun garip davranan sağlıksız bir bireyi değildir. Sağlıksız bir topluma sağlıklı bir tepki vermektedir ve belki de söyledikleri gerçekliği simgelemektedir.” R.D Laing’in bu sözü tüm tezleri çürütmektedir. Aslında deli olarak adlandırılan kişiler toplumdan farklı düşünmekte, kayıtsız itaat eden toplum bunu görmemekte direttiği için farklı olanlara bu tür adlandırılmalar yapılmıştır. Ve ayrıca bu kişiler toplum tarafından anlaşılmadığı için yalnız kalmışlardır. Bundan dolayı birçok düşünür fikirlerini ve tecessüslerini “fildişi kuleden” yapmaktadırlar.
Toplum kesimi zülfü yâre dokunulmasını istemez. Bundandır ki sorgulamaz, başkaldırmaz. Ama bu tabular yıkılmadıkça, başkaldırı olmadıkça var olmaktan söz edilemez. İnsan bilinçli ve seçen bir varlıktır. Ne yapması gerektiğini ve neyi seçmesi gerektiğini bilir. Ama toplum içinde var olmak için bunlardan feragat eder. Belki biraz topluma bakışım kötümser olabilir. Bu da toplum le aramızda Berlin Duvarının kurulmasına sebeptir. Yazılarımızın sarkastik şekilde olması eleştirilebilir. Ama polyanna gibi hayatı algılamayız. Var gerçeklere sırtımızı dönersek toplumu nasıl uyandırabiliriz ki? Topluma ayna tutmak elzemdir. Ama toplum buna henüz hazır değildir. Zira toplumdaki Eisoptrofobi (aynadan korkma) hastalığından kurtulması lazımdır. Aynaya baktığı zaman gerçekle yüzleşmez istemez. Bunları okurken toplum bizi yabancı olarak algılayabilir ki, yer yer hak vermek lazımdır. Var olan düzenleri bozulsun istemezler. Bizler başta onlardan kaçıp kitaplara sığınarak bibliyoman oluruz. Ama daha sonra okuyarak ve yazarak toplumu aydınlatmaz için mücadele veririz.
Ütopik toplum yapısından distopik toplum yapısına evirildiğimiz bu yüzyılda toplumların tekrar istenilen hale gelmeleri için eğitim ve ahlaksal olarak gelişmeleri gerekmektedir. Zira “toplumlar parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çöker” diyen Necip Fazıl, eleştirisini yaşadığı dönemdeki ideolojide görerek dile getirmiştir. Bizim dönemimizdeki ideoloji ahlaksal yönden olumlu sayılabilir ama eğitim açısından hala bir arayıştadır. Toplumda lümpenler var oldukça toplumun ilerleme kaydetmesi zordur. Zira temizlenmezse Farkhunda Malikzada1 vakalarının önü arkası kesilmez şekilde devam eder. Bu vaka Goethe’nin; “Eyleme geçmiş cehaletten daha korkunç bir şey yoktur.” sözünü akıllara getirir. Ve toplum genel olarak birlikte hareket ettiği zaman ortaya felaket senaryoları çıkabilme olasılığı gayet yüksektir. Farkhunda olayında olduğu gibi olaylar toplumda kelebek etkisi yaratarak büyür. Ve sonun toplum kaosa sürüklenir. Aslında toplumsal eleştiriyi burada bitirmek isterdim. Ama yazmasam delireceğim.
Toplumun bir kesim insanlarında farkına varmadığımız bir tutum gözlemledik. Özellikle siyasi görüşleri konusunda… Daha düne kadar destekledikleri siyasi görüşü çıkarlarına ters olduğu en ufak durumda terk ederler. Bu durum insanların topluluk halinde ne derece “fırıldak” olmasının adıdır. Kendimi bu türlü insan topluluklarından soyutladığım için asosyal biri olarak değerlendirildim. Toplum hakkındaki görüşlerim sebebiyle sık sık eleştiri aldım. Ama geri adım atmadan yoluma devam etmekteyim. Benim amacım kendimi toplumdan üstün görmek değildir. Tamamıyla kendime ait görüşlerimi dile getirmektir.
Teknolojinin hayatımıza girdiği bu yüzyılda maske kullanmak gayet doğal bir hal aldı. Kullandığımız teknolojik aletler bize her gün bir başkası olma imkânı sunabilir. Bu sayede etrafımız palyaçolardan geçilmez olmuştur. Bunlardan kurtulmak için Bernard Shaw’ın; “İnsanları ara sıra sarsmak yararlı olduğu gibi, toplumu da ilerleyebilmesi için sık sık sarsmak, hem de kesinlikle gereklidir” sözünden hareketle toplumu sarsmak lazımdır. Nasıl bir yöntem izlenir tartışma konusu ama bir an evvel toplum kendine gelmezse var olanları da
kaybedeceğiz.
Eserde kullanılan fotoğraflar:
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.
YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz: Edebi Alem Eser hakkındaki düşüncelerinizi yorumlar kısmını kullanarak bizlerle paylaşabilirsiniz.