in

Bugüne Elveda

Bugüne Elveda

Bugüne Elveda

Güldük, eğlendik; üzüldük ağladık bir yılı daha arkamızda bıraktık. Artık 23’le vedalaşıp yavaş yavaş 24’e doğru yol alma vakti. Tecrübelerimi ceplerime koydum, mutluluklarımı kalbime, unutmak istediklerimse… Bazen koşarak 24’e sığınıyorum, bazense gitmek istemesem de hayat beni 24’e taşıyor.

“Ne çabuk geçiyor yıllar.” Bu cümleyi kurmaya başladın mı artık yaşın seni ele geçirmiş demektir. Oysaki oyuncak bebeğimi daha yeni uyutmuştum. Abim okuldan yeni gelmiş, annem sobayı yeni yakmıştı. Babam gazetenin bulmacasını çözüyordu. Boya kalemlerim ortalık yere dağılmış halde, annemin sesini duyuyorum “ödevlerini hafta sonuna bırakma”.

23 bitmiş, 24, 30, 40 derken eee diyorum ben bundan bir şey anlamadım. Neler için kimler için üzülmüşüm, neler için yorulmuşum ne anlamı kaldı ki şimdi? Geride kalan yirmi üç yılda gerçekleşen hayallerim ile halen gerçekleşmesini beklediğim dualarımla ve artık yakasını bıraktığım isteklerimle kendimi tanımlıyorum. Sahip olduğum ve bu hayatta değer verdiğim en kıymetlilerim ise ailem ve belki bir iki arkadaştan fazlası olmayacaktır.

Bir yıl daha eklendim, bir yıl daha eksildim, biraz daha yoğruldum. “ben” olmak için yaşadım, hissettim, kırıldım, ağladım. Bir parça kendimden uzaklaşıp başka bir parçayla tam oldum. Biraz kendimden uzaklaştım, başka bir yerde kendimi buldum. Biraz ekleyip biraz çıkartıp yeni bir “ben” oldum. Yeni ben çoğu zaman yetmedi çevreme yeni benlikten çıktım bazen yine başka bir ben oldum bazense onları geride bırakıp onlar için hiç oldum.

Geride bıraktığım arkadaşlıklar, kalbimi kıran birkaç söz, aldığım güzel haberler, yanaklarıma düşen birkaç gözyaşı. Kalbimin kırıldığı zamanlarda dilimden eksik etmediğim bir dua vardı “Allah’ım lütfen ileride iyi ki böyle olmuş diyeyim” diye. Bazı şeyleri kaybetsem de ettiğim dua bugünümün kabulüymüş. Geriye döndüğümde iyi ki diyorum. İyi ki istenmediğim kapıdan geçmek için kendimi hırpalamamışım. O kapıdan zorla geçerken kapının verdiği şekli almamışım. Kendimi iyi hissetmediğim, umursanmadığım yerde kapıları ben onların yüzlerine çarpmışım. Kalbim de kırılmış ama kendimi karşıma almamışım! Bir yerde okumuştum “Kendinize en yakın arkadaşınızmış gibi davranın” diye. İyi ki kendimi yalnız bırakmayıp hep yanımda olmuşum.

Artık 24’e az kaldı. Zaman koşarak üzerime geliyor. Artık kendime bir kimlik bulup kargaşadan kurtuluyorum, daha oturmuş bir hayat, daha sağlam bir ben. Nelerin üstesinden gelmedim mi ben? Tek sesim sessizliğimken, bağıra bağıra susarken devirmedim mi dağları? Kalbimi bile bile kırdım ama şimdilerde hoşuma gidiyor bu kırılmış kalp. Çünkü öğretti bana bir şeyleri. Tuzla buz olduktan sonra daha da küçülemezdi ya zaten…

Birilerinin izlerini taşıdım, birilerine iz oldum. Kimi zaman isteklerim olmadı, kimi zamansa ben isteklerimi bıraktım. Biraz yoruldum, biraz yorgunluğumu yok saydım. Bazen de yorgunluğum beni yok saydı çöktü de çöktü tepeme. Bazen başımdan savdım. Bazen baştan savıldım. Biraz üzüldüm de güldüm, biraz da güldüm de  ağladım. 23 yaşımda kayıyor ellerimden yavaş yavaş. Tutamıyorum, peşinden koşsam tutmak için daha da çok yoracak biliyorum.

Acaba 24 yaşımda ne yapıyorum ? Ya da 60’ımda. Umarım pek çok şeyi yoluna koymuşumdur. Olmayanlardan vazgeçmesini bilmişimdir. Belki torunlarım vardır. Eğer öyleyse umarım çekilmez bir yaşlı yerine tonton bir teyze olabilmişimdir. Belki 60 yaşım dönüp bu yazıları okuduğunda yazılarımı beğenmeyecek, belki kızacak, belki bugünkü bakış açımla düşünceleri çok değişmiş olacak, ya da “Bak çocuklara kızıyorsun sen de eskiden öyle düşünüyormuşsun” diyecek.

60 yaşıma hatıra biriktiriyorum ve o zaman da bu yaşlara dönüp baktığımda kendimle gurur duymak istiyorum. Hatırladığımda tebessüm edeceğim şekilde yaşamak istiyorum. Yeri geldiğinde iyi ki uzaklaşmışım diyeceğim insanlar, yeri geldiğinde iyi ki kapımı açmışım diyebileceğim dostluklar…

Kendimi paralel evren temalı bir filmde hissediyorum şu an. Belki o tonton nine filmin sonlarındadır. Bir bankta oturmuş, arkadan güneş vuruyordur. Kalabalık, mutlu bir aile tablosu kurmuştur. Çocukların ellerinde dondurma bir sahil kenarında bugünleri konuşuyorlardır.  Arka fonda bir müzik çalıyordur ve herkes sevgiyle birbirine bakıyordur.

60 yaşım açmış kollarını bugünkü benden kendisine güzel bir hatıra defteri gibi anılar bırakmamı bekliyor. Belki biraz sonra yapacağım herhangi bir şeyi şu an torunlarıma anlatıyorumdur. O halde hatırlanası bir gün geçirmek dileğiyle elveda bugünüm.

Zeynep Karakaya Telli

Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir.

Bugüne Elveda

Bugüne Elveda
Bugüne Elveda
Bugüne Elveda
Bugüne Elveda

Eseri Beğendiniz mi?

-1 Beğeni
Upvote Downvote

4 Yorum

Yorum Gönder
  1. Keyifle okuduğum bir yazıydı, zamanda yolculuk yapmış gibi hissettim.” Dün , Bugün ve Yarın Ne çabuk geldik sonlara ” düşüncesi sardı…
    Çok güzel bir eser .Kaleminiz daima güzel anlara aksın , emeğinize sağlık .

    • Bu duyguyu okuyanlara aktarabildiysem ne mutlu bana çünkü yazarken ben de böyle hissettim 🙂
      Yorumunuz için de ayrıca tesekkur ederim 🙂

  2. Zeynep Hanım çok beğendim. Anlatmak istediğim herşeyi yazılarınızda buldum. Ancak bu kadar güzel bir anlatım olurdu. Yeni yıla merhaba geçmişe bir elveda ancak bu kadar güzel betimlenirdi. İnşaallah nice güzel bereketli sağlıklı ve huzur dolu bir yaşantın olur. Yüreğine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eksi ve Artılarıyla 2021

Potansiyel Zorluk