in , ,

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın

Yeni Sürüm İnsan (2.0)

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın: İnsanlığa Gelecek Olan Dev Güncelleme (2.0)

Bir nutfenin zihninden düşenleri okumayı hiç düşündünüz mü? Dünyanın ham maddesinden yapılmış ve evrenin ta kendisi olan insanı, ne zaman fark edeceksiniz? Okumaya evrenden başlamaya ne dersiniz? Evren diyorum, orası sizin zihniniz. Hiç düşündünüz mü? Trilyonlarca hücreden oluşan beynimizin gerçeği nedir? Peki, insanı insan yapan ve onu evrene dönüştüren zihni sadece beyninden mi ibaret? Yoksa insanı insan yapan asıl gerçek kendisine gelip kendisinin hakikatine vardığı o yerde mi gizli? İnsan diyorum, öylesine karmaşık ve öylesine muhteşem yaratılmış bir varlık ki maalesef birçoğumuz kendimizin cahili olmuşuz, kapatmışız gözlerimizi, kucağımızı acizliğimize açmışız ve toprakta yeşeren bir otu dahi kıskandıracak amaçsızlığın içinde gidişimize hayat adını takmışız. Oysaki yaşam sahnesine hayatı bulaştıran biz insanlarız. Nasıl mı? İnsan denilen varlığın evrimine bakarak sorularımıza cevap vermeye başlayabiliriz.

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın

Hominidin

Öncelikle Galip AKIN, Başak KOCA ÖZER ve Timur GÜLTEKİN’ in yazdığı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan, “İnsan evrim sürecine ait bir hipotezin değerlendirilmesi” isimli makaleden alıntı yaparak başlamak istiyorum: “Yaklaşık 150 yıldan beri, özellikle de son 20-25 yıl içerisinde elde edilen bulgu ve kanıtlar ile yeni yöntem ve teknikler ışığında, günümüzde insanın kökeni ve insanın izlediği evrimsel yolun, daha güçlü ve kabul edilebilir yorumlamalarla bilimsel açıklaması yapılabilir hale gelmiştir. Buna göre iki ayak üzerinde yürüyebilen, insana ata olabilecek hominidin günümüzden 8-6 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıktığını kanıtlardan anlayabiliyoruz. Bu hominidlerin giderek çeşitlendiğini ve yaklaşık 2.5 milyon yıl önce bunlardan kök alan Homo rudolfensis ve daha sonra Homo habilis denilen oldowan taş kültürüne sahip ilk insanların Afrika’da ortaya çıktığını görüyoruz.

1.7 milyon yıl öncesinde de Homo ergaster Afrika’da ortaya çıkmıştır. Daha sonra ilk kez Rift Vadisi’nin kuzeyinden Asya ve Avrupa’ya geçen Homo erectus’urı olasılıkla 600-700 bin yıl öncesinde, en azından ateşi bilinçli ve kontrollü olarak kullandığını ve 50 bin yıl önce de bugünkü insanların ataları olan Homo sapienslerin Afrika’da ortaya çıkarak Asya ve Avrupa’ya ulaştıklarını söyleyebiliyoruz. Devrim niteliğindeki bu değişme süreçlerine yakın zamanlarda, büyük çevresel değişmelerin görüldüğü ve bu değişmelerin etkisiyle insansılar ve insanlarda kalıtsal değişmelerin ortaya çıktığını, bu kalıtsal değişmelerin yüzbinlerce yıl boyunca sıçramalar şeklinde gerçekleşerek günümüze gelindiğini söylemek olanaklı hale gelmiştir (Klein ve Edgar, 2003).”   Burada anlatılan süreçte rol oynayan en önemli faktör insan beynidir.

Beyinlenme

Tüm bu insansıların tarih boyunca insani bir form kazanana dek geçirdikleri evrimde en dikkat çeken özellikleri vücut olarak irileşip büyürken, vücutlarına oranla beynin büyümesi çok daha fazla olmuştur. Günümüzde “modern insan” olarak adlandırdığımız bu insanların varlığı yaklaşık elli bin yıl öncesinden itibaren varlığını göstermeye başladığında ise bu başlangıçtan günümüze kadar gelene dek beyin büyümekle kalmadı ve “beyinlenme” dediğimiz kavramda ortaya çıktı. Enigmatik bir yapıya sahip insan beyni yaşadığı çevreye, fizyolojik özelliklere ve birçok faktöre uyum sağlarken sürekli öğrendi. Öğrenmek beynin gıdasıdır, öğrendikçe büyür ve günümüze yaklaşana dek yaşanılan deneyimler beynimizi beslerken, beynimizde bizi şekillendirir. Şekillenmiş insanın şu anki modern hali “İNSAN 1.0” dediğimiz olguyu oluşturdu.

İnsan 1.0

Binlerce yıl öncesinde dili geliştiren insanın nörolojik sıçramaları Homo sapiens ile ilk modern insan formunun oluşması ile devam etmiştir. İNSAN 1.0 dediğimiz olgu en basit tabir ile Homo sapiens ile başlayan modern insanın şu an içinde bizimde dahil olduğumuz formuna kadar devam etmiş halidir. Bu süreç içinde medeniyetini geliştirip ehlileşen insan türü, istek ve sorunlarına çözümler üretip gelişerek günümüze dek ulaşmıştır. Karada, denizde kısaca her adımda hayatta kalmak için çalışıp dünyayı şekillendiren insanın asıl şekillendirdiği kendi zihniydi. Zihnindeki o koca evrenini büyüttükçe ihtiyaçları arttı, hayal edebildikçe beyninin gücünü keşfetti ve beyninin günümüz teknolojisinde modellenebilir olduğu fark etti.  İnsan ne kadar gelişirse gelişsin zayıflıklarımız, ağına takılıp kaybolmak istemediğimiz biz insanların kara delikleriydi. Belki bu yüzdendir ki dezavantajlarımızdan teknoloji ve bilim vasıtası ile arınma kapısını araladık. O kapının hemen ardında bizi karşılayan kavram ise “İNSAN 2.0”.

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın

İnsan 2.0

Yakın gelecekte çokça duyma ihtimalimiz olan bu İNSAN 2.0 içinde ne barındırıyor? Size geleceği her an bir nefes kadar yakınında tutan Elon MUSK’ ın sözüyle açıklama yaparak başlamak istiyorum: “İnsan gereksiz hale gelmemeli, kendi aklını makinelerle birleştirmeli” diyor.  İşte tam da makinelerle bir olmuş yeni bir insan modeli bizi bekliyor. Nasıl mı? Bilgisayarlara öğrenmeyi öğreterek yapay zekayı oluşturan insanlar artık yarı insan yarı robot dediğimiz cyborg ile olağanüstü bir tasarı gerçekleştirmeyi planlıyor. Yani insan ve makinenin güçlerini birleştirerek gücü arttırılmış bir insan modeli ile karşılaştığımızda uzuvlarımızın, duyularımızın, beynimizin ve gücümüzün de işin içinde olduğunu göreceğiz. Mesela vücudun kusurlu kısımlarının yapay parçalarla yer değiştirildiği, belki de yaşlanmaya dahi müdahale edilebildiği, İNSAN 1.0 da ortalama yetmiş, seksen sene olan insan ömrünün yüz, iki yüz seneye kadar uzatılabildiği bir formdur, İNSAN 2.0. O halde bunun sonu nereye gidecek, insanlık nasıl bir yola giriyor, bir sonraki aşama ölümsüzlük mü? Diye sorgulayabilirsiniz. Aklınızdaki her soruya buradaki yazımda cevap veremesem de amacım bazı konuları sizlere kısa kısa aktarmak ve merak uyandırarak araştırmaya sevk etmek, insanlığın var oluşu hakkında daha da bilinçlendirmektir. Elimden geldiğince İNSAN 2.0’ ın devamında da neler olabileceğinden bahsetmek istiyorum. İnsanı yapay zeka ile tek bir vücutta buluşturan teknolojinin bir sonraki aşamasında “TEKNOLOJİK TEKİLLİK Mİ OLUŞACAK? Sorusu şekilleniyor. Peki, nedir bu teknolojik tekillik?

Teknolojik Tekillik

Bu soruyu yanıtlayabilmek için önce tekillik dediğimiz kavramın ne olduğunu açıklamamız gerekmektedir. Tekillik, herhangi bir fizik teorisinde ortaya çıkan ve açıklanamayan bir durumdur. Yani bir belirsizlik söz konusudur. Tekillik dediğimiz kavram bundan 13,8 milyar yıl önce sonsuz yoğun bir halde büyük patlama dediğimiz big bang ile ortaya çıktı. Sıcaklığın ve yoğunluğun düşüşüyle önce noktasal parçacıklar, sonrasında atomlar, peşinden makro yapılar, sonunda kütle çekiminin etkisiyle yıldızlar meydana geldi. Bunların hayatlarının bitişiyle bu sefer yeni yıldızlar, daha ağır elementler ve gezegenler oluşmaya başladı.  Bu tekillikte oluşan olgulardan biri de zamandı. Kısaca zamanda dahil olmak üzere bütün her şey tekillikle başladı. Peki, teknolojinin tekillik ile buluşması nasıl oldu?

John Von Neumann

İlk kez matematikçi ve bilgisayar bilimcisi olan JOHN VON NEUMANN tarafından bahsedilen teknolojik tekillik kavramı yapay zekanın insan zekasını aşıp süper bir güç olması ile birlikte teknolojik büyümenin kontrol edilemez ve geri dönülemez hale geldiği yerde oluşabilecek varsayımsal noktadır. Bu varsayımsal noktanın hüküm sürdüğü belirsizlikte oluşacak süper bir zekanın insan ırkı için ne gibi bir gelecek vadettiği tam olarak bilinmese de bazı bilim insanları ve fütürüstlerin yorumları ve düşünceleri bize fikir vermektedir. Onlardan biri de dünyanın önemli mucitlerinden biri olmakla birlikte yazar, düşünür ve fütürist olan Amerikalı RAY KURZWEIL’ dir. Amerika’da yer alan Singularity Üniversitesi’nin kurucu ortaklarından olan ve Google mühendislik direktörlüğü yapan Kurzweil’ in şimdiye kadar yaptığı tahminlerin yüzde seksen altısı doğru çıkmıştır. Tahminlerinin doğruluk payının yüksekliği dikkate alınırsa teknolojik tekillik ile ifade ettikleri oldukça ilgi çekici bir hal almaktadır. Kurzweil’ e göre teknolojik tekillik süreci başlamakla beraber şu an bu sürecin içinde olduğumuzu söylemektedir. 2029 yılına kadar, bilgisayarların insan düzeyinde zekaya sahip olacağını ve 2045 yılında tekilliğin tam olarak gerçekleşeceğini tahmin eden Kurzweil, bu tahminlerini ise teknolojik gelişmeler ile ilgili yaptığı matematiksel hesaplamalara dayandırıyor. Bunun dışında, insanların makineler ile bütünleşerek, ölümsüzlüğün mümkün olabileceğini düşünüyor. Sizce de ölümsüzlük mümkün olabilir mi?

Ölümsüzlük Mümkün Olabilir mi? (Entropi)

İnsanlar ömrünü uzattıkları bedenlerini kıyamete kadar muhafaza edebilecek bir teknolojiyi geliştirebilirler mi? Bu sorunun cevabı kısmen evet olmakla birlikte çoğunlukla hayırdır. Kafanız mı karıştı? Haklısınız ama o karışan kısımda okuduklarınız bu son cümleye dek yüz milyar tane nöronunuz ile beyninizin her yerini öyle bir sarmaladı ki oluşan yeni sinaptik bağlarınız daha fazlası için pür dikkat cevabı beklemekte. O halde her şeyin merkezinde olan ve beynin olağanüstü mucizevi varlığından doğan teknoloji medeniyetinde insanoğlu neleri kontrol ediyor, yoksa kontrol çoktan kaybedildi de teknolojik tekillik bizi içine mi aldı, insan ölümsüz mü olacak yoksa yine zamanın tekilliğine yenik mi düşecek, cevap verelim. Bunu tek bir kelime ile cevaplamak istiyorum: ENTROPİ. Bilim insanlarının düzensizliği ölçtüğü niceliğe entropi denir. Düzensizlik arttıkça entropi dediğimiz nicelde artış gösterir ve evrende entropi sürekli artmaktadır. Zamanı geri alamadığımız gibi entropiyi de geri alamayız. Entropiyi daha iyi anlamanız için basit bir benzetim yaparak bir örnekle açıklamak istiyorum. Mesela puzzle parçaları ile yapılmış birfotoğraf düşünelim. En küçük parçadan en büyüğüne hepsi doğru yerinde ve en ufak bir düzensizlik yok. O halde buranın entropisi sıfırdır.  Herhangi birisi gelip puzzle parçalarını dağıtsa bir düzensizlik olur, fotoğraf bozulur ve yok olma sınırına gelir. Düzensizlik arttıkça fotoğrafın entropisi de artar ve artan entropi etkin olduğu varlığın sonlanmasına sebebiyet vermektedir. Bundandır ki evrene baktığımız zaman entropi ya artar ya da sabit kalır. Isı enerjisiyle kinetik enerji arasındaki ilişkiyi konu alan fizik dalı termodinamiğin ikinci yasası olan entropinin daima artması enerjinin elverişsiz hale geleceği anlamını taşır. Dolayısıyla elverişsiz hale gelen enerjinin olduğu bütünsellikte evrenin mutlak bir biçim kazanacağı düşünülse de evrenin enerjisinde bir değişiklik olmasa bile bütün fiziksel, kimyasal ve belki de biyolojik işlemler sona erecektir. Bu duruma ISI ÖLÜMÜ adı verilir ve ısı ölümü sonucunda ısı kaynakları evrensel bir ılıklığa doğru tükenecektir ve evren de ölecektir.

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın

Kutsal Beyin

Evrendeki entropi artışı ile oluşacak bir sonu anlatırken aynı sonun insan hatta birçok şey için olduğunu tahmin etmişsinizdir. İnsan, zamanın oluşmasında ölçüyü temsil eden entropinin yasasına söz geçirecek forma hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Fakat bedeni için geçerli olan bu son gelmeden insan, evrenin asıl merkezini kafatasının içinde taşıdığını da unutmamalıdır. Tıp Profesörü, Beyin Cerrahı ve Yazar olan İsmail Hakkı Aydın’ ın  “BEYİN SİZSİNİZ” kitabında yazmış olduğu önsözünden bir kısım paylaşarak yazımı sonlandırmaya doğru yol almak istiyorum: “İnsanlık, bir ‘homo erektus’ un, yüksek bir yerden kafa üstü düşüp yaralanması sonucu, iki kulağı arasındaki bu yumuşak ve hafif pembemsi organın varlığını, kolay hasar alabildiğini ve ne kadar önemli olduğunu ilk kez fark etmişti. Antik dönemde, cerrahlar beyne dokunmaktan çekinir ve dokunulmazlığına ve kutsallığına inanırlardı. Bugün ben de, dokunulmazlığına değil, lakin insanın da beynin de kutsallığına inanmaktayım.” Sizde inanırsanız zihninizin içindeki asıl varlığınız ile modern insan ya da yarı robot yarı insan veya süper güce ulaşmış muammalı teknolojinin tekilliğinde dahi olsanız asıl ulvi olanın insan doğmanın dışında her yüz yıl ve zaman diliminde insan kalabilmenin kendinde olmak olduğunu ve cahilliğin ilacının da kendini bilmek olduğunu anlarsınız. Kendinizi beyninizin gücünden alıkoymayın. Nasıl mı? İsmail Hakkı Aydın’ın az önce bahsettiğim kitabında ifade ettiği gibi: “Hayal gücü sonsuz olanın, beyin gücüde sonsuzdur.” Sonsuzluğunuzun mimarı sizsiniz, üretin, öğrenin, inşa edin ve içinizdeki kötülüğü değil de iyiliği tercih edin. O zaman korku veren tekillikler dünyamızı yaşanır kılan mucizeler olabilir. Mucizelerinizi geleceğe bulaştırın.

Sibel Gidici

Eseri Beğendiniz mi?

24 Beğeni
Upvote Downvote

23 Yorum

Yorum Gönder
  1. Ufkumuzu genişleten bir eser daha.. Kaleminize sağlık, tebrik ederim. Umarım İnsan 3.0’ı yayımlayabildiğimiz günlere de sağlıklı bir şekilde ulaşabiliriz.

    • Buradaki yazımda evrim teorisinden ziyade insanı ve insan beyninin ne muhteşem bir hazine olduğuna değinmek istedim. Bu nedenle modern yaklaşık elli bin yıl önce ortaya çıkan homo sapiens ile ilk modern insanın ortaya çıkışından başlayarak anlatmak istedim. Modern insan dediğimiz İnsan 1.0 su ana denk geldi ve bu ana gelirken beynimizi keşfederek geldik. Daha sonra insanlar dijital devrim akabinde yaklaşık 11 sene önce olan 4. Sanayi devrimi sonrası makinelere de öğrenmeyi öğrettiler ve yapay zeka oldu. Burada aslinda modellenen, örnek alınan insan beyniydi. İnsan beyni artik makinelerle bir arada idi ama aciz, zayıf yönleri hep var. Bunu da azaltabilmek için cyborg dediğimiz yarı insan yarı robot insan formuna doğru yol almaya çalışıyorlar yani günümüz modern insanın daha inove hali ve bu da insan 2.0. Fakat bu gidişat bazı teknolojik tekillige doğru mu gidiliyor sorusunu getiriyor yani insan beyni baz alınarak modellenip yapılan yapay zeka bir süper güce dönüşüp insan zekasını aşıp teknoloji ile birleşip bir tekillik mi oluşturacak? Bu soru da ölümsüzlük mü var devamında sorusunu getirse de bunun mümkün olmayacağını fizik kuralı içinde yer alan entropi ile anlatmak istedim. Aslında hepsinin kaynağı insan beyni ve buna dikkat çekmek istedim. Biraz uzun olsa da bu şekilde özetleyebilirim buradaki bağlantıyı.

  2. Kutsalın kelime anlamını yazıyorum: güçlü bir dinsel saygı uyandıran ya da uyandırması gereken.
    Beyne kutsal denilerek bir dinin çerçevesinde düşündürülmesi doğru değil. Yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek adına, burada kutsal yerine değerli kelimesi kullanılmalıdır.

    • Kaleme alınan metinde herhangi bir dini öğreti yer almadığı için kutsal beyin ifadesinin herhangi bir inancı ifade etmek için kaleme alınmadığı aşikar. Dolayısıyla metinleri okurken yalnızca bir parçaya odaklanmaktan ziyade, tüm metni bir bütün olarak ele alırsak daha sağlıklı olacaktır.

  3. Peki yaptığımız bu sınıflandırmalar hayallerimizi bir fanusun içerisine hapsetmez mi? (Hayal gücümüzün beyin gücümüzü belirlediğini ifade ettmwnizden yola çıkarak yazdım)

    • Doğanın getirisi bunlar.. Biz ne kadar farklı düşünürsek düşünelim, doğanın standartları dışına çıkamayız.

      • Farklı gezegenler, farklı standartlar… Elbette tüm bu evreninde kendi içinde standartları vardır. Bu noktada ise dinlerden bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum.

        • Bilim somut olanla, din ise soyut olanla ilgilenir. Bu sebeple bilime ilişkin konularda kolay kolay dinden bahsedemeyiz

    • Kavramların tanımlanması, gelecek kuşaklara aktarılabilmek, iletişim vb. sebeplerden dolayı önem arz etmektedir. Fakat bu kavramları tanımlarken yapılan sınırlamaların temel hak ve özgürlükleri etkilemediğine dikkat etmek gerekir.

  4. Herkese değerli yorumlarından dolayı teşekkür ederim. Buradaki her bir cümle olumlu ya da olumsuz benim için bir öğretidir. Vakit ayırıp burada bulunmanız dahi çok güzel. Yapılan her yorumu gerçekten önemsiyorum. Hepinize saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.

  5. İnsan her gün kendini güncelleyen bir varlıktır o yüzden şu anki versiyon 2.0’dan çok çok daha ilerilerdedir

    • Yorumları ile katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. Yazılan her şeyi dikkate aldığımı bilmenizi isterim.

  6. Az önce yazdığın bir başka yazıyı okudum. Senin yazdıklarının hepsini okusam baya genel kültürüm olur. Güzel yazıyorsun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bir Küçük Maslow Meselesi: İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Adım Adım Özgüvene Doğru