Potansiyel Zorluk
Bir insanın potansiyelinin ortaya çıkmasını baskın bir ortamda bulunmasına bağlıyorum.
Çünkü belirli bir konfor alanında yaşayan insan oradan çıkmadığı ya da kovulmadığı müddetçe rahattır. Rahat olduğunda ise farklı şeylere eğilim göstermez. Yolun sonunu merak etmez. Monoton bir hayat ona zaten altın tepside sunulmuştur. İnsanoğlu rahatına düşkün bir varlık olduğundan başka bir şeye ihtiyaç duymaz ve böylelikle yaşamına devam eder.
Lakin hayatında dönüm noktası diyebileceğimiz ve tabiri caizse ona tokat gibi çarpan dönemler hasıl olunca silkelenir.
Kendine gelir. Kim olduğunu hatırlar. Kim olması gerektiğini hatırlar. Ne için dünyada olduğunu sorgular. Ne için yaşadığını sorgular. Neye hizmet ettiğini sorgular.
Bunları sorguladıkça düşünmeye başlar. Düşündükçe fikirler üretir, üretir, üretir… Fikir ürettikçe de yerinde duramaz ve bu fikirleri icraata geçirme noktasında çaba sarf etmeyi ister.
Güzel bir maceraya atılır. Mücadele gücü artar. Dolayısıyla da potansiyelini ortaya çıkarmış olur.
Önde gelen liderlerin, bilim insanlarının, sanatçıların hayatlarına baktığımızda inanılmaz zorluklar çektiklerini ve bunun bir sonucu olarak kalıcılığı yakaladıklarını görürüz.
Fatih Sultan Mehmet çocukken fethin hayalini kurar ve bunu yanındakiler ile paylaşırmış. Yanındakiler buna ihtimal dahi vermeyip güler geçerlermiş.
Mehmet 21 yaşına gelince ordusu ile beraber İstanbul’u kuşatmıştır. Ancak Bizans İstanbul’u surlarla çevrelemiştir. Hatta 2. Mehmed’in çabalarını gören Bizans Haliç’in girişini de zincirlerle kapattırmıştır.
İşte tam bu sıkıntılı ortamda gemileri karadan yürütme fikri ortaya çıkmış ve Konstantinopolis “İstanbul” olmuştur.
Kezâ birçok aletin icadı da hep en sıkıntılı zamanlarda hasıl olmuştur. Çünkü insanlar ona ihtiyaç duymuştur.
Binlerce denemeden sonra ancak icatlarını (potansiyellerini) ortaya çıkarmışlardır.
Necip Fazıl misal… Yaşamı büyük zorluklar ile başlamıştır. Hastalıklar, ölümler; yurt dışına çıktıktan sonra yaşadığı (kendi tabiriyle “çöplük” olan) hayatı ve daha birçok sıkıntı onu sanatçı yapmıştır. Ona kalıcılığı sağlatmıştır. 1934’ten sonra hayatına giren O kişi sayesinde çığ gibi bir dönüm noktası yaşamıştır. Yani hayat ona büyük zorluklar vermiş, o zorlukları da potansiyelini ortaya çıkarması adına vesileler kılmıştır. Şimdi Türkiye’de onu tanımayan yok belki de.
Yani yine aynı noktaya geliyoruz dostlar.
Aslında bu sonuca varmamın bir diğer sebebi de kendi hikâyemdir.
2020 yılı hepimiz için zorlu bir süreçti. Ama benim hayatımda pandemi dışında ekstra zorluklar oluşmuştu. Aşırı farklı bir sürecin önümde olduğunu nisan ayında anladım. Sonrasında ise imtihanlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Her zaman Allah’ın bunları göndermesinin bir sebebi olduğunu düşündüm. Çabalamaya çalıştım. Sabretmeye çalıştım. Ve kasım ayında hiç beklemediğim bir hâdise ile karşılaştım. Ve o an bir insanın potansiyelinin ortaya çıkması için kesinlikle baskın ortamlar olması gerektiğini anladım.
Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir.
Kömür basınç altında elmasa dönüşür. İnsan da sıkıntıyla törpülenir. Bir insanın imtihandan önceki hali ile sonraki hali, düşünceleri arasında ciddi farklar olacaktır. Bu konuyla ilgili güzel bir eser olmuş kaleminize yüreğinize sağlık.
Erva Hanım uzun süredir eserlerinizden yoksun yaşıyoruz. Genç yaşta güzel işler başaran sizlere minnettarım. Öyle de Güzel bir içerik yakalayıp ele almışsınız. Çok da güzel bir azim , istikrar yazısı olmuş. Monoton bir hayatı olmayıp tabiri caizse ot gibi yaşayıp giden, sıkıntıları,tasaları olmayan insanlara hep olumsuz bakmış, uzak durmuşumdur. Fakat dediğiniz gibi nerede başarılı bir insan varsa geçmişi zorluklarla, mücadelelerle geçmiştir bende hep onları örnek almaya çalışıyorum. Güllük gülistanlık bir hayat da ilham verecek tablolar, eserler, mimariler olamaz. Zorluklarla gelen güzel işler vardır elbet. Lakin her zorlukla beraber de bir kolaylık vardır. Rabbim sizlerede inşirah ferahlığı versin. Sıkıntılarınızı gidersin diyelim. Yüreğinize sağlık