in ,

Tozlu Daktilo

Tozlu Daktilo

Tozlu Daktilo

“Başımın ucunda beynimin içine işleyen aynı ritimde kalkmam için ısrar eden alarmı gözlerim kapalı bir biçimde yatağımdan uzanarak kapadım. Daha sonra daha fazla uyuyamayacağımı anladım ve yatağımdan doğruldum, odamın penceresinden içeri süzülen haziran güneşi odayı çoktan ısıtmıştı; kulağıma kuşların cıvıltıları geldi. Güne bomba gibi başlayacaktım, üstüme rahat bir şeyler taktım mutfaktan gelen taze omlet kokusu karnımı guruldatıyor, ağzımın suyunu akıtıyordu. Yastığın gazabına uğramış olan saçlarımı tarayarak kendimi mutfağa attım, annem yine erkenden uyanmış enfes bir kahvaltı hazırlıyordu. Tezgahta dün geceden kalan film izlerken açtığım cipsten birkaç tane ağzıma atınca kulaklarım biraz tırmalandı;

“Berk, daha kahvaltı yapmadın yeme şu pis şeylerden.” gülümseyerek karşılık verdim;

“Tamam anne, yemem…” sesim yenilgiyi kabul etmiş bir biçimde çıkıyordu. Dışarıda harika bir hava vardı; güneş resmen parlıyor, çimlerin yeşili gözleri boyuyordu. Her ne kadar lise çağında olsam da içim bir kreş çocuğu gibi kıpır kıpırdı.

“Hadi gel Berk, daha fazla soğutma sütlü omletini.” masanın üstünde duran rengi ile bile karın doyuran omletime baktım; yanında üstünde dumanı tavşan kanı çay ile başka bir enfes duruyordu. Sofraya oturdum, bir çırpıda sütlü omletimi yedim, çayımı içtim…Artık doğa ile iç içe geçme vaktiydi. Anneme teşekkür ederek mutfaktan çıktım, dışarı çıkacağımı belirtince pek uyarı vermedi. Bahçenin dışına çıkmıyordum zaten. 

Evimizin ahşap kapısını açtım, ayağıma yazlık ayakkabılarımı geçirdim. Bir süre gözüm iki katlı evimizin çatı katına çıkan merdivene takıldı, pek çıkmamıştım oraya; merakıma yenik düştüm taştan basamakları tırmandım, karşıma metalle karışık küf kokusu çalındı. Önümde duran demir kapıyı hafif bir güç ile ittim, kapı kendiliğinden geriye doğru süzüldü. İçerisi ciddi bir rutubetti, ama pek aldırış etmedim. Elimle burnumun üstünde tatlı bir gıdıklanma hissi bırakan örümcek ağlarını elimin tersi ile ittim, gözlerim büyük bir merakla odayı izliyordu; yerde adeta yılların verdiği emekle yerle birleşmiş, soluk kırmızı rengi seçilebilen bir halı vardı. Karşımda meşe ağacından yapılmış minik ama iş gören bir masa hemen baş ucunda demir bir iskemle, masanın ardında da kapaksız boydan boya uzanan içi yıpranmış kitaplarla doluydu. 

Kitaplığa attığım her adımda burnuma bayat tutkalla karışmış saman kağıdı kokusu geliyordu. Adeta dibine girdim kitaplığın, ellerimi kitapların sırtına sürdüm bu bana harika bir zevk vermişti. Babamı edebiyat öğretmeni diye biliyordum, edebiyat tutkunu değil diye yineledim içimden. 

Parmak uçlarımdan destek alarak, parmak uçlarımı yalayan kitabı birkaç esaslı destek ile yere indirdim. Üstünde;

“Doğu Ekspresindeki Cinayet” yazıyordu. Bütün dikkatimi çekmişti, kitaplığın arasında bulunan lamba tuşuna dokundum, oda turuncu ile karışık sarı bir ışık ile aydınlandı; ışığın etkisiyle odanın içine süzülen tozları görebiliyordum. Hemen demir iskemleyi çekerek masa başına oturdum. Kitabın sayfalarını araladım, okumaya koyuldum her sayfada başka bir aşk yaşıyordum adeta. Polisiye romanın gizemi edebiyatın estetiği birleşmiş tatlı tatlı ruhumu besliyorlardı. Yanımda saat olmadığı için vaktin ne zaman olduğunu, ne kadar geçtiğini anlamamıştım ama kitap bitmişti. Hani bir solukta ifadesinin anlamını daha ifade ediyordu;

Yazarın notu araladım, aynen şu yazıyordu;

“Yazma tutkunu besleyecek tek şey yazmaktır haydi al kalemi eline…” içimdeki tutkuyu ve cesareti anlatamazdım size. Masanın üstünde dağınık duran saman kağıtlarını topladım, daktilomun gözüne yerleştirdim, hizaladıktan sonra parmaklarım tuşların üstünde dans etmeye başlamıştı. Minik sarı lamba ile aydınlanan oda da tozlu daktilomun başından kafamı kaldırdığımda, bana sevgi dolu gözlerle bakan anne ve babamı gördüm. Çok çalışmış bir yazar tebessümü ile sırıttım onlara.

Edebiyat bir kitaplık tutkuydu adeta, okuduğunla beslenir, yazdığınla karşılığını verirdin. Çok güzel ve inanılmaz bir duyguydu. 

“Yetenekler seni değil, sen yeteneklerini keşfetmek zorundasın…” diye yineledim içimden. Ardından yazıma ufak bir mola verdim…

Musa ÜNAL

Eserde kullanılan fotoğraflar:

Tozlu Daktilo

Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.

Eseri Beğendiniz mi?

Bir Yorum

Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gaddarlığın Aşısı

Neden?