in

Suç ve Uğursuzluk 2020’de mi?

İnsanlık eski çağlardan bu yana bencilliğini, menfaatlerini, kibirlerini ve hırslarını merkeze almış,
bunun neticesinde günümüze değin birbirinin kanını dökmekten geri durmamıştı.
Birbirini kesmek, birbirini öldürmek; yakıp yıkmak için kendi tarih serüveni içerisinde:
Kılıçlar, oklar, mızraklar, mancınıklar; tabancalar, tüfekler, toplar ve bombalar icat etmişti.
İnsanın insandan daha korkunç düşmanı yoktu! Fakat bu sefer ki düşman, çıplak gözle fark edilmemek bir yana dursun, normal mikroskopla dahi görülemeyip ancak ışın mikroskopuyla görüntülenebilen Coronaviriade(Koronavirüs) ailesinin yeni üyesi ve COVİD-19 adı verilen minicik bir virüstü.

Tâcıyla gövde gösterisi yapan bu ufaklık,
koca koca devletleri bile ân için çaresiz bıraktı. Tabi bu konuyla alâkalı başka mühim bir noktayı da vurgulamadan geçemeyeceğim:
Bakıma muhtaç ve de korunması gereken yaşlılarını huzur evlerinde salgına teslim edip
topukları yağlayan, onları ölüme terk eden bazı dünya devletlerinin bu konu ile alâkalı yaklaşımına da
”çaresizlik” demek yerine ”vicdansızlık” tâbirini kullanmak daha doğru olur düşüncesindeyim! Sınavın İNSANLIK kısmından maalesef sınıfta kaldılar.

Şimdi de insanoğlunun Covid-19 düşmanına karşı aldığı önlemlere bir bakalım:
İsveç ve Hollanda gibi kontrollü sürü bağışıklığı (İngiltere başlangıçta bu yöntemi kontrolsüz şekilde deneyip sonradan vazgeçti)
yöntemini uygulayan devletlerin ve de Belarus ile Türkmenistan gibi hiçbir yasağa başvurmayan devletlerin haricindeki
ülkeler zaman aralıklı karantina yöntemine başvurarak sokağa çıkma yasakları ilân etti.
İş yerleri kapatıldı, insanlar evlere hapsoldu. Bu süreçte dünyanın pek çok yerinde fazla sayıda insan işsiz kaldı, umutsuzluğa sürüklendi,
ciddi psikolojik travmalar yaşadı ve hâlen daha yaşamaya devam ediyor.
Henüz bir sene öncesine kadar hangimiz sokaklarda, caddelerde suratlarımızda tıbbî maskeler takarak dolaşacağımızı tahmin edebilirdik?
İşte kendisi küçük ama dünyaya verdiği zarar büyük olan bu ortak düşman Covid-19’a karşı insanoğlunun kendi bağışıklık sistemi dışında
şu esnada savaşabileceği esaslı bir silahı yok.
Hepimiz çaresizce hâlen daha ”aşı veya ilaç ne zaman bulunur?”, ”virüs mutasyona uğrar da hastalıktan kurtulur muyuz?”
sorularıyla ve umutlarıyla pusuya yatmış beklemekteyiz. Maalesef birbirimizi yok etmekte işe yarayan
bencilce menfaatlerimize dayalı saldırganlığımız bu ortak düşmana karşı hiçbir işe yaramamakta…

Tarihin değişik dönemlerinde Covid-19’a açık ara fark atacak değin tehlikeli ve çok çok daha ölümcül olan ,
Orta Çağ’da Avrupa nüfusunun üçte birini yok eden Kara Veba hastalığı; milyonlarca kişiyi öldüren ”Kolera Hastalığı” ,
1918-1920 arasında yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne neden olan ”İspanyol Gribi” gibi birçok bulaşıcı illetle karşı karşıya kalan insanlık,
bu ölümcül tablolardan ders alıp herkesin bir gün yok olup gideceği dünyada; kıyım yapmaktan, savaşlardan, cinayetlerden,
hiçbir şekilde vazgeçmedi. Bu yıl Covid-19 salgınının ilk pikini yaptığı bahar aylarında kendi kendime ”acaba bu sefer dünya bu durumdan ibret alır da:
Yaşama hakkına el uzatıp öldürmekten, talan etmekten; yakmaktan, yıkmaktan, işgal etmekten vazgeçer mi?”
diye sormuştum. Geçmişi hatırlayarak düşündüğümde ise kendime o talihsiz cevabı vermiştim:
”Tarihte daha ciddi salgınlar, türlü doğal felâketler nüksettikten sonra bile BİZ demeyi, İNSAN olmayı,
şu gezegen sınırları dahilinde KARDEŞÇE yaşamayı başaramamış olan beşeriyet
maalesef yine kendisinin en azılı düşmanı olmaya, saldırgan ve bencil davranmaya, ”benim menfaatlerim” demeye devam edecekti…

İki öksürüp tıksırdığında ”acaba korona mı oldum?” diye hop oturup hop kalkan insan yığınları,
günümüzde doğal dengeyi bozmak adına âdeta elinden geleni ardına koymuyor ve bundan dolayı ortaya çıkan
küresel ısınmanın neticesinde de buzulların erimesine neden oluyor.
Bu durum ise özellikle mikrobiyoloji ve epidemiyoloji uzmanlarının tezlerine göre ilerleyen zamanlarda daha ciddi boyutlardaki salgın hastalıklara
yaldızlı davetiyeyle ”BUYRUN GELİN” çağrısı anlamını taşıyor.
Yaşanan iklim değişikleri nedeniyle karşımıza çıkacak bir diğer risk de ”MEGA YANGINLAR”… Bu türden âfetler
sadece doğal ormanlık alanlarla sınırlı kalmayıp, insan yerleşim merkezlerini de hedef alan yangınlardır.
2019 sonlarına doğru Avustralya’da başlayan ve 2020’de de bitmeyerek toplamda 240 gün devam eden korkunç felâket:
1 milyardan fazla hayvanın ölmesine, 8 milyon hektarlık alanın yok olmasına ve 28 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bir mega yangındı.
İnsanlar açısından 2020 senesini gudubet bir yıl olarak değerlendirmek için kendilerince çok fazla haklı neden vardı.
Peki bu konuda suçlu olan acaba gerçekten de 2020 miydi..?

Şimdi gelelim 2020 senesinin yaşanan Koronavirüs salgınından ve büyük çaptaki âfetlerden dolayı gerçekten de lânetli bir yıl olup olmadığına…

”O kadar berbat bir sene ki, bir tek uzaylı istilâsının gerçekleşmediği kaldı, bakalım sırada ne var?”diye serzenişte bulunduğumuz 2020 senesinde
aslında Dünya gezegeni insanoğluna:
”Bencil akılsızlıklarınızda ısrarcı olup, doğanın ayarlarıyla oynamaya devam ederseniz sizi silip süpüreceğim, ayağınızı denk alın!” mesajını net bir biçimde
belki de son ciddi uyarılarını yaparak veriyor. Dilerim önümüzdeki diğer yıllar, insanlara uğursuz olarak nitelendirdiği 2020’yi aratmaz.
Lâkin bu durum biraz da insanlığın elinde olduğu için açıkçası pek ümitli olduğum söylenemez.

İnsanlığa saygı ve hürmetlerimle…

_Emre ÖZKAN_

Eseri Beğendiniz mi?

6 Yorum

Yorum Gönder
  1. Emre bey ilk defa farklı bir türden sizi dinlemiş oldum. Güzel yerlere değinmiş siniz yüreğinize sağlık umarım dediğiniz gibi insanlık bu olaylardan nasibini almış akıllanmış olur

    • Evet ilk kez farklı türden uzunca bir metin kaleme aldım Aliye hanım. Beğendiğinize çok sevindim, gerçekten çok teşekkür ederim.. Başımıza gelenlerin 10 mislini yaşasak yine de insanlığın değişeceğini sanmıyorum ama umarım akıllanırlar…

  2. Emre Bey yazı aslında felaketleri anlatıyor ama tacıyla gövde gösterisi yapan bu ufaklık sıfatını görünce ciddiyetim bozuldu :))) Emeğinize sağlık.

    • Yüzünüzde tebbessüm oluşturabilmişsem ne mutlu bana Esra hanım 🙂 🙂
      Çok teşekkür ederim, beğenen yüreğinize sağlık…

  3. 2020’de gördüğümüz şeyler bizi yeterince hayrete düşürdü zaten o yüzden büyük konuşup sizin de bahsettiğinizi gibi 2020’yi aratacak senelere kucak açmak istemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Psikoloji ve Eser İlişkisi

Rasyonalizm Nedir?