in ,

Hayat Oyunu

Hayat Oyunu

Hayat OyunuOturduğum koltukta belimin ağrıdığını, boynumun boydan boya tutulduğunu hissedebiliyordum. Gözlerimi, garip ışıklar saçarak saçma müziklerle insanın kulaklarını tırmalayan bilgisayar oyunundan kızıla boyanmış, güne veda eden gökyüzüne çevirdim; o anki atmosferden çok etkilendim. Koltuğumda belirli bir saat sonra yeniden kalkmıştım, pencereyi açtım; odama temiz hava ve akşamın sükutu dolmuştu. Mahalleden geçen araçların motor seslerine, kuşların cıvıltısına, top oynarken çılgınca bağıran çocukların sesine kulak verdim bir süre. Pencerem açıkken odanın ortasına doğru adımladım, masanın üstündeki acımış suyu bir güzel içtim, karnımın acıktığını da aynı anda hissettim.

Fast Food yemeyecektim artık, bilgisayara oyunlarını oynarken dışarıdan söylediğim ağzımın kenarından akan sosları ile yalanarak yediğim hamburgerden bıkmıştım artık. Çok çalışmaktan garip sesler çıkaran ışıklı bilgisayarımı kapadım. Mahallemizin nezih kaldırımlarına indim; çok sevilen kasabımız Ahmet Usta’ya gittim;

“Selamlar Ahmet abi, nasılsın?” diyerek tezgahta taze etleri  doğrayan Ahmet abiyi selamladım.

“Merhaba Rüzgar, seni görmek ne iyi…” sesindeki samimiyete yürekten inanmıştım. Ona kola içmekten sararmış dişlerimi göstererek gülümsedim;

“Vallahi aynen öyle Ahmet abi, biraz hava almak için indim. Bana şu senin leziz etlerinden bir parça versene.” leziz etleri de övmeyi unutmadım.

“Hemen verelim Rüzgar bey.” diyerek esprili bir dil kullandı. Eti sararak bana uzattı ücretini ödedim ve dükkandan iyi dileklerde bulunarak ayrıldım. Kendi enfes yemeğimi yapacaktım fakat içeceksiz olmazdı, asidi midemi yakan, maddeleri dişimi sarartan koladan uzak duracaktım. Bol köpüklü bir yayık ayranına asla hayır diyemezdim. Bakkaldan yoğurdumu alarak, nem ve rutubet kokan basamaklardan kendi dairem çıktım. Üstüme rahat bir şeyler taktım ve mutfağımın başına geçtim. Eti en özel tarifle pişirdim, ayranı en güzel yöntemle ezdim köpüğünün tadını çıkararak etin yanında içtim. 

Ortalığı topladıktan sonra çok nadir indiğim bodrum kata indim, minik bir gaz lambası ile aydınlanan bol kitaplı odaya geçtim. Burası sanki başka bir yerdi, kendimi dünyadan kopardığım, kesif kokulu telaşlı hayattan uzak muhteşem bir sanatla iç içeydim. Kitaplığımdan bir kitabı çektim üstündeki tozu, boğazımda biriktirdiğim derin bir nefes ile üfürdüm, minik lambanın altında savruluşlarını seyrettim öylece. Daha sonrası sayfalar arası bir yolculuk…

“Aslında ne güzeldi sanat, yaşam, doğa, sohbet. Teknolojiden uzak yaşam, ekrandan uzak yaşam. Eline kitabı alarak evin en sessiz köşesine oturmak gerekiyor bazen, işte o zaman hayat gerçek hayat, işte o zaman yaşam gerçek lezzetli bir yaşam oluyor…”

Musa ÜNAL

Eserde kullanılan fotoğralar:

Hayat Oyunu

Fotoğrafın alındığı site için tıklayınız.

YouTube kanalımızı ziyaret etmek için tıklayınız: Edebi Alem

Eseri Beğendiniz mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Afrin Destanı

Güneş