İlham Perileri
Gecenin en derin zamanıydı. Artık uyumam gerektiğini fark ettim. Çünkü yarın tonla yapacak işim vardı.
Yatağıma yatarak göz bandım ile gözümü kapattım. Bunu yapmamın nedeni dışarıdan içeriye sızan ışığın uyumama engel olmasıydı.
Yaklaşık bir saat geçmesine rağmen kafamda dönen düşünceler yüzünden uyuyamıyordum. “Neden?” diye sordum kendi kendime. Neden hep gece ilham perileri baş ucumda dolaşıyordu? Neden gündüzleri kendimi o kadar zorlamama rağmen yazı yazamıyordum?
Sonra bir ses geldi:
“Çünkü gece sessizdir. Çünkü gecenin içindeki o muazzam hissi gündüz bulamazsın. Çünkü gece gündüzü kapatır ama gündüz geceye mâni olamaz.
Geceler aşıklarla doludur ancak gündüz kimse aşkını belli etmez kimseye.
Gecede acı vardır, hazan vardır, hülâsa duygu vardır.
Ancak gündüz hayat vardır, koşuşturma vardır, maddiyat vardır.
Gece maneviyat vardır, hayal vardır.”
Bu ses adeta beni kendime getirmişti. Hemen kalemi elime aldım. Ve yazmaya başladım.
İçimden ne geliyorsa yazdım. Kelimelerin kağıdın üzerindeki duruşuna meftun oluyordum. Meftun olmak mecruh olmayı da gerektirirdi elbet. Çünkü aşık acı çeken kimseydi. Eğer ortada acı yoksa aşk da yok demektir.
Bu düşünceler ile aşık ile maşuk kelimelerini ele aldım.
Aşık, birine “sevene” deniyormuş.
Maşuk ise “sevilene…”
Halbuki ikisi de aynı kişi değil mi?
Seven ve sevilen olarak ayrılmalarının sebebini düşünmeye başladım.
Saate baktığımda gecenin yerini gündüze bıraktığını gördüm.
Güneş doğuyordu.
“Hayır, hayır!” dedim kendi kendime.
Olamazdı. Şu an değil. Yazmaya henüz yeni başlamışken gece nasıl yerini gündüze bırakırdı?
Fotoğraf eserin yazarı tarafından eklenmiştir.
YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz: Edebi Alem
Eser çok güzel giderken heyecanlı yerinde bölüm sonu yazısı gelir ya o şekilde yarıda kaldım. Devamı olmayan ama hep sonu olsa nasıl olurdu hissiyatı verdi bana 🙂
Bu belki de daha güzel fikirlere vesile olur…