Sarı Gelin Türküsünün Hikayesi
Sarı Gelin Türküsü hepimizin bildiği, sözlerini zaman zaman tam hatırlayamayacak olsak bile ezgisini kulağımıza aşina ettiğimiz bir türküdür. Dinlediğimizde içimizde bir hüzün oluşturan nadir türkülerden olmasıyla birlikte hikayesi de bizlerde bıraktığı etkisi kadar acıklı! Bu da hissettiğimiz hüznün boşuna olmadığını göstermektedir. “Sarı Gelin” türküsüne ilişkin internette birçok hikaye bulunuyor ancak size anlatmak istediğim hikaye, beni en çok etkileyen ve kitaplaşmış olan hikaye olacaktır.
13.yüzyıl da Bağdat’ta yaşayan Şeyh Senan bir gün bir rüya görür. Rüyasında Erzurum’da bir puta taptığını görür, bilirsiniz ki Müslümanlık adına bir puta tapmak kötü bir rüya olarak yorumlanır ve hatırlanmamak üzere unutulur. Fakat bu rüya, Şeyh için değişik bir şekilde ilgi çeker ve bu rüyanın etkisiyle Bağdat’tan yola çıkıp Erzurum’a gelir. Burada Gürcü Penek Kralı IV. David’in kızı Humar Hanım’a aşık olur.
Şeyh Senan, Humar hatunun giydiği Hint elbisesinden dolayı ona ”Sarı Gelin” adını takmıştır “Sarı Gelin” diye anılması buradan gelir. Bu aşk tabi sanıldığı kadar olmayacak bir aşktır -hangi aşk kolay olur ki!- çünkü Humar Hanım Hristiyan bir kızdır. Fakat, aşkından gözü kör olan Şeyh Senan için bu durum o kadar da önem teşkil etmeyip Şeyh unvanını bırakıp o da Humar Hanımın isteği üzerine bir hayat kurmuştur. Humar Hanım için geçmişini unutup aşkına gitmiştir. Aşkı uğruna şarap içen, Kuran’ı ateşe atan ve Hıristiyan olan Şeyh Senan, Humar Hanım’ın isteği üzerine domuz çobanlığına başlar. Şeyh Senan’ın bu durumunu duyan diğer arkadaşları onu bu yoldan çekmek için yanına gelirler ve Şeyhlerinin yakalandığı aşkın gerçekte, Allah uğruna çektiği çile olduğunu öğrenen dervişler, onu saraydan alarak Bağdat’a dönmek isterken yanlarına Humar Hanım da katılır ama tabi ki de Müslüman olarak. Şeyh Senan’ın onun için yaptıklarını hiçe sayamaz o yüzden de o Şeyh Senan için bu yola girer.
Sarı gelin ve Şeyh Senan’ın kavuşmaları Allahuekber dağlarında gerçekleşir. Ama bu aşkın sonu da hüsranla biter. Kralın askerleri sarı gelinin ve Şeyh Senan’ın peşine düşer. Erzurum’da kralın askerleri tarafından yakalanır ve kralın askerleri tarafından öldürülür. O günden itibaren bu dağlar ”Allahuekber” adıyla anılır.
Aslında hepimizin bildiği bir türkü böylesine bir aşkı barındırıyor içinde. Sanırım artık türküyü daha anlamlı dinleyecek ve daha fazla hüzün duyacağım.
YouTube: Edebi Alem
Bir Erzurumlu olarak keyifle okudum kaleminize sağlık teşekkür ederiz bizimle paylaştığınız için
Gecekten etkileyiciymis. Allahuekber dağları da isminden dolayı hel dikkatimi çekmiştir sayenizde onun hikayesini de öğrenmiş olduk 🙂
Bu türkünün hikayesi daha farklıdır diye düşünüyordum. İlk defa duydum. Bizleri aydınlattığı kız için çok teşekkür ediyorum. Fakat eğer böyle bir hikâyesi varsada siz bu hikâyeyi daha farklı güzel bir anlatım biçimi ile anlatarak etkileyici bir anlatım oluşturabilirdiniz. Diyorum ya bazı yazar kardeşlerimde bunu yapıyor. Eserde kendi düşünce ve duygularına yer vermeyip selam, merhba, güle güle … Tarzında hemen anlatıp çıkıyor. Bu yüzden sizin duygu yüklü cümlelerinizide duymak isterdim. Ayrıca böylesine farklı yollardan geçen, yaşanılan bu olayların daha duygusal tema ile verilmesini tavsiye ederim.