in

Gerçek Dost

Gerçek Dost

“Yeter artık! Bu dünyaya dön biraz. O kitaplardan başını kaldır da çık dışarı, dolaş. Tamam biz sana kitap okuma demiyoruz fakat biraz da gerçek dünyaya dön!” gibi cümleleri duyduğumuz çok olmuştur. En azından ben çok duyuyorum. Sizlerde durumlar nasıl bilemiyorum ama bende durum bundan ibaret.

Ben, Rüya. Bakmayın onların bana böyle şeyler söylediğine, aslında benim çok büyük ve çok güzel bir çevrem var. Çocukluk arkadaşım Heidi’nin Alpler’e alışma sürecinde ben hep yanındaydım. Peter’le dağlarda keçileri otlatırken ben onların yanındaydım.

Arkadaşım Alice ile birlikte Harikalar Diyarın’daydık. O,  tavşanın peşinden giderken, ben onunlaydım. Tüm maceralarında hep birlikteydik.

Daha nice arkadaşım var çocukluğumdan bu yana tanıştığım. Ama onlar yalnızım, dört duvarın arasında sıkışıp kalıyorum sanıyorlar. Oysa benim bu dört duvar dedikleri yerde kocaman bir dünyam var.

Yine o günlerden birindeyiz… “Hadi gel dışarı çıkalım.” diye üsteliyor annem. Bugün onu kırmamak için kabul etmeye karar verdim ve bir alış veriş merkezine dolanmak için girdik. Ama evde o “dört duvar arasında” kalsam daha güzel olurdu benim için. İnsanlar dolaşmak için neden buraya gelirdi ki? Mağaza, mağaza dolaşmak bir insanın ruhuna nasıl iyi gelebilirdi ki? Gariplik bende mi, yoksa diğer insanlarda mı bilememiştim ama daha fazla da bu konu hakkında düşünmemeye karar vermiştim.

Bu kocaman ama insanın içini daraltan yerde biraz daha dolaştıktan sonra bir yerde yemek yemek için oturduk. Yan masamızda da üç tane benim yaşlarımda kızlar oturuyordu. İstemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına. Sarışın olan kız, esmer olan hafif minyon kıza sarılıyordu, en sevdiği arkadaşının o olduğunu, onu çok sevdiğini söylüyordu. Açıkçası onları öyle görünce biraz kıskandım ve bir arkadaşım olmasını istedim içten içe. Çünkü benim hiç arkadaşım olmamıştı.

Biz annemle yemek yiyip, sohbet ederken hala yan masadaki kızları dinliyordum. Sonra esmer olan kız lavaboya gitmek için masadan kalktı. O gözden kaybolurken sarışın kız etrafı kolaçan edip diğer kıza “Aman bu da bugün bizimle geldi, keyfimizi bozdu. Ben ne güzel seninle güzel bir gün geçirecektim. Bakma öyle ona seviyorum falan dediğime, günahım kadar sevmem o kızı.” dedi ve iğrenç bir kahkaha attı. Sonra karşısındaki kız da gülmeye başladı.

Ben kelimenin tam anlamıyla şok olmuştum. Çünkü esmer kızı sevdiğine gerçekten inanmıştım. Demek ki insanlar gerçekte de bu kadar iki yüzlü, bu kadar kötü olabiliyorlardı.

Eve “dört duvarın arasına” dönmüştüm ama bir kez daha burada olduğum için mutluydum. Dışarısı kötüydü, insanlar kötüydü. Biliyorum, iyi insanlar da dünyada hala vardı ama sanırım ben onlara bir süre daha ulaşamayacaktım. Çünkü burada, kitap dostlarımla çok mutluydum.

Eseri Beğendiniz mi?

4 Yorum

Yorum Gönder
  1. Bu eserin cümlelerini okurken, “toplum baskısı”, “Hayal gücü”, “Kitap okumanın faydası”, “Birey analizleri” ve “edebiyat” görüyorum.

    Toplum baskısı olarak bireylerin bizler hakkında söyledikleri olumsuz şeylere -hele ki! bizi geliştirme eğiliminde değil ise- pek kulak vermememiz gerektiğini düşünüyorum. Sizlerde kaleme aldığınız bu metinde eve dönüp kitap okuduğunuzu ifade ederek, aslında bir nevi toplum baskısına karşı yapılabilecek en bilinçli hareketi yapmışsınız. (kurguladığınız olay örgüsüne göre yorumluyorum.)

    Hayal gücü bağlamında, Alice ile birlikte Harikalar Diyarı’nda olduğunuzu ifade etmeniz, bir kurgu karakter ile birlikte kendinizi arkadaş olarak görmeniz ve onunla birlikte kurgusal bir dünyada gezmeniz; bana hayal gücünüzün ne kadar kuvvetli olduğunu gösterdi.

    Birey analizlerine gelecek olursak, burada alışveriş merkezinde bulunan üç arkadaşın aralarındaki diyalog ile sizin en başında vermek istediğiniz ana düşünceyi ele aldığımızda, metnin bütünlüğüyle pek bağdaştırabildiğimi söyleyemeyeceğim. Burada kendi yaptığınız bir eylemin -kitap okuma- iyi yönlerini ortaya çıkarabilmek için “iyi ki kitap okuyorum yoksa dışarıda güvenemeyeceğim insanlarla böyle sohbetlere ortak olmak zorunda olacağım” mesajı, az önce hayal dünyasında gezindiğim cümlelerden uzaklaştırdı beni.

    Son olarak, hikayeyi 3-4 bölüme ayıracak olursak, bölümler arasındaki geçişlerin çok keskin olduğunu düşünüyorum. Bunu biraz daha önceki olaylardan bağımsız olmamasına dikkat ederek yazmanı naçizane tavsiye ederim. Böylesine güzel eserler kaleme almanızdan dolayı da sizi ayrıca tebrik ediyorum.

  2. Kitap okurken dağlardan tepelerden dört nala koşturan derken bir zindanda hapis olan bazen de denizaltında inci mercan arayan bir ruh halim vardı. Okuduğum kitaplar da tıpkı sizin gibi yolculuk yapıyordum. Bir çok dostum da vardı. Fakat gerçek dünya ya döndüğümde bir ailem, işim, sevdiklerim olduğunu hatırlıyordum. Bu benim için sağlıklı değildi. Çünkü kendimi onlardan uzaklaştırıp yalnız kalmak istiyordum. Bu yüzden roman , hikaye kitapları okumuyorum ve dikkat ediyorum. Bu türde kurgusal kitaplar beni kimlik değişikliğine sürüklediği ve özgürlüğümün kısıtlandığını düşündürüyor. Bu yüzden gerçek hayata döndüğümüzde sosyalleşmek dediğimiz o kapitalizmin getirdiği zorba hayata ayak uydurmak zor oluyor. Bu tarz kişilikte insanlara tahammül edememek doğru olanken sen farklısın diye bir de bunun ceremesini çekiyoruz. Tavsiye olarak kitaplara kendinizi çok kaptırmayın aynı zamanda insanlarada kendinizi kaptırmayın. Sonuçta insan oğlu çiğ süt emmiş derdi hocam , her türlü karaktersizliği yapacaklarından şüphem yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göğsümde Kuşlar

Muhteşem Kadın Tomris Uyar