in

İçimizdeki Yoksulluk

İçimizdeki Yoksulluk

Yoksul kime denir? Maddi geliri ihtiyacını karşılayamayana mı yoksa kazandıkça azan, para için şerefini satana mı?

Klişe bir algı olarak yoksul deyince aklımıza ilk olarak 1. seçenek gelir, oysa ahlaktan, samimiyetten ve samimi niyetlerden yoksul olmak maddi anlamdaki yoksulluğa göre daha sinsi ve daha tehlikelidir. Hepimize imtihan olarak böyle bir çağda yaşamanın yettiği günümüzde, manevi yoksulluk hat safhada. Bilesiniz ki,  yapılan iyiliklerin göze sokulduğu, verilen sadakaların empati yapılmaksızın sosyal medyada paylaşıldığı, ilişkilerin bile menfaat üzerine kurulu olduğu çağımızın insanları maddi olarak doysa dahi manevi olarak her daim açlar, yoksullar.

Herkes karnını doyuruyor ama kimse ruhunu doyurmayı akıl edemiyor. Oysa, insan aç kaldığında nasıl vücut tepki verip besin istiyorsa ruhumuzda aç kaldığında çeşitli tepkiler verir fakat insanlar çoğu zaman bunu gerek bastırarak gerek görmezden gelerek göz ardı ederler. İnsan aç olarak belirli bir güne kadar yaşayabilir fakat ruh aç kaldığı takdirde insan her gün az az ölür farkında bile olmadan.

Konuya maddi açıdan bakıldığında ikinci bir algı problemi ise, yoksulların ihtiyacı olduğu için bizim yardım ettiğimizi düşünmemizdir. Aksine, biz ihtiyaç sahiplerine asıl yardıma ihtiyacı olanın biz olduğumuz  için yardım ederiz -ki bu ince çizgi tefekkür ve teşekkür sebebidir-. Zira alınan bir hayır duası, verilen küçük sadakanın def ettiği büyük kazalar, ve tam sıkıntılarımız zirvede iken icabet olunmuş dualarımız  asıl  ihtiyaç sahibinin bizim olduğumuza işarettir.

Öyle bir tohum atılmalı ki yetişen ve yetişecek olan bireylere, yoksulların yardım aldığı zaman incinmeyeceği, yardım edenin de bu işe yalnızca vesile olduğunu bilerek, fiille yahut sözle incitmeden, görevini yerine getirdiği, asıl yoksulluğun ise içimizde, ruhumuzda olduğunu idrak edecek dinamik ve organik beyinlere fısıldamalı o tohum bu hakikatleri. Bugün insanlığın geldiği -olumlu yada olumsuz- durumlardan her nasıl bizde sorumlu isek; yarın yetişecek olan evlatlar da bizim mesuliyetimiz altındadır. Bugün herkes bir takım  şeylerden şikayetçi ise, bize düşen görev önce kendimizi ve çevremizi değiştirerek dünyanın değişmesi uğruna çaba sarf etmektir. Dilerim, amaçlarının  ardında sağlam duruş sergileyen, herkesin hasret kaldığı güzel yürekli insanlardan olur ve öyle olan nesiller yetiştirirsiniz. Zira, diğerleri ziyadesiyle yordu.

SÜEDA ŞEKER

Eseri Beğendiniz mi?

4 Yorum

Yorum Gönder
  1. Ruhun geliştirilmesinin kaynaklarından birinin “okumak” olduğunu düşünmekteyim. Böylelikle varsayılan tüm problemlerin aşılacağına inanmaktayım. Şöyle ki; bizler aynı anda fiziki olarak yalnızca bir yerde bulunabilmekteyiz ancak kitapların deryasında yelken açtığımız vakit kendimizi bir gün gökyüzünde bulutlarla bulabilecekken ertesi gün toprağın en derinlerinde magmayı seyrederken bulabiliriz. Bu verdiğim iki uç örnekle aslında kitaplar sayesinde birçok şeyi deneyimlemişçesine öğrenebileceğimizi belirtmekteyim. Dolayısıyla kitaplarda gördüğümüz yoksul karakterlere karşı halkın gösterdiği ilgi ya da tepkiler, bizlere kendi yaşantımızda bir rol model olacaktır. Bunlara ilaveten kişinin dünya düzeni içerisinde gerek bireysel gerek toplumsal(bir topluluğun içinde bulunduğunu varsayarsak) olarak karşılaşacağı sorunlara çözüm üretmesi daha verimli ve hızlı olacaktır. Bu arada belirtmekte fayda var ki, okuma konusunda bahsedilen faydalar okunacak kitap türlerine ve yazarlarına göre farklılık gösterecektir. Ahlak hususunun kitap ile bağdaştırıldığı durumu ise bir başka zaman bahsedebilirim inşallah. Kaleminize sağlık, başarılı bir eser olmuş.

  2. Ruhun yoksunluğu ifadesini biraz daha açarak birkaç bir şey eklemek isterim. İçimizdeki ruhun yoksulluğu bizi bu aşamalara getirdi kadınlar göz önünde öldürülür oldu. Çocuklara en yakınları taciz, tecavüz eder oldu. İçinizdeki ruhun, insanlığın yoksulluğundan başka ne olabilir ki ? bu felaketlerin sebebi, dediğin gibi ‘Ruh aç kaldığı takdirde insan her gün az az ölür farkında bile olmadan.’ Çoğu kişi ölmüş aslında sadece bedenleri toprağın altına girecek vakti bekliyor. Eline emeğine sağlık .

    • Değerli katkılarınız ve eleştirileriniz için teşekkür ederim. Ruhun açlığı konusu oldukça kapsamlı. Ve ne yazık ki çağımızda birçok canlı örneğine şahit olmaktayız. Bizlere düşen görev ,karanlığa küfretmek yerine bir mum yakmaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Müstahak

Göğsümde Kuşlar