in ,

Bir Fırtına Tuttu Bizi Türküsünün Hikayesi

Bir Fırtına Tuttu Bizi Türküsünün Hikayesi

   Bizi biz yapan değerlerimiz vardır. Bizi bize anlatan türkülerimiz gibi. Bu türküler sanıldığından daha çok şey anlatır. Hissettirdiğinden daha fazla duyguya sahiptir. Ve biz her dinlediğimizde gerek bizden gerek sosyal hayatımızdan yeni bir şeyler keşfederiz. Biz bizi hatırlarız. ‘Bir Fırtına Tuttu Bizi’ türküsü bunlardan sadece biridir. Yürekten yüreğe yıllar boyu sürecek bağın aracı olan türkülerden sadece biri. 

Gurbet ister yakın ister uzak olsun her zaman zordur. Her zaman kalpte geçmeyecek yaranın sebebidir. Bu türkü bize gurbet yıllarından, gurbetlik kalmış ancak hiçbir zaman umudunu yitirmemiş kavuşma hayaliyle yanan yüreklerden haberdar eder. Aradan yıllar geçse de unutulamayacak anları geçmişimizi ateşli bir mızrak gibi yüreğimize saplar. Hem yüreği yakar hem o yara hiçbir zaman geçmez. 

Bir Fırtına Tuttu Bizi Türküsünün Hikayesi

Yer eski tarihimizde yer edinmiş Selanik. Bu hikayenin, türkünün müsebbibi Sabri ve Çorbacı Dimitri. Bu kişiler yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki çok yakın arkadaştırlar. Dimitri’nin babasının çorbacı dükkanı , Sabri’nin babasının kahvesi vardır. Çocuklar babalarının yanlarında çalışırlar. Fırsat buldukça sevgilileriyle buluşmaya giderler. Dimitri bir Türk kızı olan Şefika’yı, Sabri’de bir Rum kızı olan Angeliki’yi severler. Çok iyi bir dost olan, bu iki arkadaş ne yaparlarsa birlikte yaparlar. Ve türkülere kaynaklık eden işte o üzücü durum bu hikayede de bizim karşımıza çıkıyor. Aileleri sevgilerinin karşısına geçiyor. Ancak gençler ne olursa olsun sevdalarından vazgeçmiyor. Sabri bir gün dayanamayıp Angeliki’yi kaçırmayı karar veriyor. Tabi dostu onu yalnız bırakmaz ve bir plan yaparlar. Dimitri’nin de yardımıyla sevdiğinin evine gider. Ancak kader karşısına farklı şeyler sunar. Sevdiğinin babası ve adamları tarafından vurulur. Selanik Balkanlarına kaçarlar. Sabri sevdiğini kaçıramamıştır. Uzun süre dağlarda gezerler. 

 Sabri ve Dimitri güneye indikleri bir gün Halk idi bölgesinde, böcekbaşı zaptiyelerine yakalanırlar. Selanik zindanına atılırlar. Bir müddet mahpushanede kalırlar. Koğuştan Sabri ağıt ile seslenir. ‘Bir fırtına tuttu bizi, deryaya kaldı. O bizim kavuşmalarımız a yârim mahşere kaldı. O bizim buluşmalarımız a yârim mahşere kaldı.’ Kaçırılma olayından sonra Angeliki, başkasına verilir. Selanik’ten kaçırılır. Gelin olup giderken Angeliki, mahpushanede Sabri’yi duymuş gibi cevap verir. ‘Pencereden baka baka yârim ela gözler süzüldü.’ 

 Mahpushaneden çıktıklarında, Sabri ve Dimitri maalesef hiçbir şeyi bıraktıkları gibi bulamazlar. Mübadele başlamış. Sabri’nin evleri yakılmış. İki halk arasında düşmanlıklar başlamıştır. Babaları Anadolu’ya göç etmiş. Şefika ve ailesi taşınmıştır. 

 Dimitri ile otururlar, ‘Biz ne iyi komşuyduk, bizi neden düşman ettiler?’ diye söylenirken dudaklarından işte o ağıt yükselir: 

Bir fırtına tuttu bizi, a yârim deryaya kaldı. 

O bizim kavuşmalarımız, a yârim mahşere kaldı. 

………………………………………………………….

   Yaşanılan o kadar duyguyu nasıl oluyor da tek bir türküye sığdırabiliyorlar? Nasıl oluyor da bu acı hiç bu durumları yaşamamış bizleri bu kadar etkileyebiliyor? Desek ki fazlasıyla yaşanılan bu duygular taşmış ve bizlere bile yetmiş. Türkünün sadece bir sevda türküsü olduğunu düşünmeyecek olursak vatan toprağından acımasızca koparılan bu insanlar nasıl dayanmışlar? Bir de buna günümüzde pek rastlayamayacağımız hakikatli sevdaları eklersek ve bunları bir an dahi düşünsek kalbimiz bunun cevabını çok açık vermez mi? Her daim yara bere içinde kalan, hayatı boyunca unutulamayacak acılar içinde nefes almaya çalışan bir kalp karşımıza çıkmaz mı? 

   Gelelim bu türkünün hikayesini bilmem bana ne katabilir kısmına. Çok şey deyip az şey söyleyebilecek olursam, içinde sevdaları, tarihi barındıran bu türküyü dinledikten ve hikayesini öğrendikten sonra bize çokta söz düşmüyor diyebilirim. Bizi düşündüren, hiç yaşamadığımız yıllara götüren bu türkünün bana ulaştırdığı mesajı, bize düşen sahip çıkmamız gereken değerlerimiz, tarihimiz ve asla unutulmaması gereken kardeşlerimizin bize bıraktığı tüm miraslar. Bir fırtınanın daha bizi tutmaması için bunu yapmaya değmez mi? Unutmamamız gereken şey, eğer bizi biz yapan bu değerlerimizden vazgeçersek kendimizden vazgeçeceğiz. Kendinden vazgeçen millet ise unutulmaya mahkum olur. Kimsenin bunu istemeyeceğini düşünürsek atalarımıza ve gelecek neslimize bir söz verelim .Ve diyelim ki ‘Mirasımıza sahip çıkacağıma, bizi yaşatmaya ve yaşattırmaya gayret edeceğime söz veriyorum’  

 Vesselam…

 

Beyzanur Güler

Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir. 

 

Bir Fırtına Tuttu Bizi, Bir Fırtına Tuttu Bizi, Bir Fırtına Tuttu Bizi

Eseri Beğendiniz mi?

2 Yorum

Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hey On Beşli Türküsünün Hikayesi

Özgürlük Mü? Kölelik Mi?