in , ,

Özgürlük Mü? Kölelik Mi?

Özgürlük Mü? Kölelik Mi?

 

İd, Ego, Süperego Nedir?

Nedir özgürlük? En basit tanımıyla derslerde gördüğümüz, gündelik hayattan bildiğimiz kadarıyla özgürlük, bir başkasının yaşam alanına müdahale etmeden yaşamak diyebiliriz. Peki, sizce bu tanım doğru mu? Tanım bir yerlerde kendisiyle çelişmiyor mu? Özgürlüğün tanımını yaparken bile onu bir yerlerde sınırlandırmak özgürlük olabilir mi?

Asıl özgürlüğün tanımı sınırları olmadan, ahlak boyutunu düşünmeden istenilen şeyin istenilen anda yapılması, yaptırılabilmesi anlamına gelmektedir.

Psikanalitik kuramın kurucusu olan Sigmund Freud’ a göre kişilik 3 yapıdan meydana gelmektedir. Bunlar id, ego, süperegodur. İd, bunlar  arasında en ilkel, en hayvansı yanımızdır ve istediğimiz şeyin hemen olmasını isteyen yanımızdır. insanlar doğduğunda ide sahip olarak doğarlar ve yaşantılar yoluyla ego ve süperegoyu öğrenirler. Bunların hepsi, aslında hepimizin bildiği şeyler fakat Freud bunu kavramlara döküp bu alanda uzmanlaşmış ve psikanalitik kuramın babası olarak anılmaya başlamıştır.

Peki, ide sahip olarak doğmak ne demektir? Siz hiç acıktığı için ağlayan, uykusu olduğu için ağlayan ya da bir ağrısı olduğu için ağlayan (uç örneklerden bahsetmiyorum. Örneğin basit bir karın ağrısını kastediyorum) veya tuvalet ihtiyacı olduğu için ağlayan bir yetişkin gördünüz mü? (Örnekler çoğaltılabilir.) İşte ide sahip olmak “Ben bunu istiyorum, bana bunu bir şekilde ver, istediğimi yap” demektir.

ÖzgürlükFreud’ a göre id’le dünyaya gelen insanlar yaklaşık olarak 6. Ay ile 1 yaş arasında ego yani benlik bilincine varmaya başlarlar. Egoyu anlatmak için öncelikle süperego kavramına başvurmak istiyorum. Süperego bizim ahlaksal yanımızı ifade etmektedir. Kısaca “Elalem ne der?” olarak ifade ettiğimiz ve isteklerimizi yaparken bunu kurallara uygun şekilde yapmamızı sağlayan organizmadır. Bizlerin kanunlara, geleneklere, din kurallarına yani yaşadığımız çevrenin kurallarına uyum sağlayan yanımızdır. Elbette ki çok fazla süperego duygusuna sahip olmak kadar süperegoya hiç sahip olmamak da kötü bir şeydir. Süperegoya çok fazla sahip olan bireyler sürekli “O ne der, bu ne der?” düşüncesiyle kendileri olamazlar. Süperegoya hiç sahip olmayan kişiler ise başkasının ne düşündüğünü hiç önemsemeyen tamamen id duygusuna kendisini kaptırmış, istekleri uğruna suç işlemekten çekinmeyen insanlardır.

Gelelim ego yani benlik kavramına. Ego ise id ile süperego arasında ikisinin de isteklerini gerçekleştirmek için arabuluculuk yapan bir sistemdir. İd’in isteklerini diğer insanları rahatsız etmeden gerçekleştirmek ister.

Şimdi gelelim özgürlük konusuna. Yukarıda yaptığımız özgürlük tanımı yani diğer insanları rahatsız etmeden dilediğin her şeyi yapabilmek aslında özgürlüğün değil egonun tanımıdır. Gerçek özgürlük ise id kavramıyla açıklanabilir. Örneğin: Acıktıysam ve param yoksa çalabilirim veya param olsa da çalabilirim çünkü öyle istiyorum.

Bize güzel gösterilen özgürlük aslında hiçbirimizin yaşamak istemeyeceği bir ütopya haline gelmektedir. Güçlünün ayakta kaldığı, diğer insanlar için köleliğin başladığı andır. İyi olan özgürlüğe ne oldu peki? O “başkasının hayatına karışmadan” ifadesini kullanarak kendisini kısıtlı bir özgürlüğe soktu. “Kısıtlı özgürlük” kendisiyle çelişen bir çıkmaz oldu.

Peki, biraz da kölelik kavramını inceleyelim. Köle olmak aslında insanın kendi kendisinin zaten bir eşya gibi, bir nesne gibi kullanılmasına razı olması demektir. Demek istediğim köle olunmaz köle oldurulur. Siz kendiniz köle oluyorsanız zaten bunun dışında bir hayat olduğunu düşünmüyorsunuz demektir. Siz zaten köle olduğunuz için iyi bir sahibin kölesi olduğunuz için şükür bile ediyor olabilirsiniz ki gerçek bir kölelik de bunu gerektirir. Etrafımdan çok fazla duyuyorum “E ama onlar da niye sahiplerine boyun eğiyor, neden kendisinde bir hak aramıyor?” Çünkü hakkı olduğunun farkında bile olmayan kişi onu nasıl arasın. Onun için zaten olması gereken bu.

Peki biz çok mu özgürüz? Kendi ayaklarımın üzerinde duruyorsam özgürüm demeyin sakın! İşe kaçta gideceğinizi, işten kaçta çıkacağınızı siz mi belirliyorsunuz? Ya da bir iş görüşmesine giderken eşofmanla gitmek yerine neden takım elbise giyiyorsunuz? Neden ben gece 3’te değil de sabah 8’ de uyanıyorum? Bunlar çok uç örnekler olsa da her biri özgürlüğümüze (ne kadar özgürsek artık) birer darbe vura vura en sonunda elimize kör topal bir özgürlük kalıyor. Aslında biz kendi kendimizi köle yapıyoruz. Çünkü dışarıda seçenek çok fazla iken kimse sırf canı öyle istediği için öyle davranamıyor. Bunun yerine herkes kendisinden bir üst hiyerarşidekinin canı nasıl istiyorsa öyle davranıyor.

Peki size soruyorum, özgür iradenizle özgürlük mü kölelik mi?

 Birini seçmek zorunluluğuna girdiniz değil mi? Aslında bir nevi soruya kölelik etmiş oldunuz. Çünkü özgür düşünce iki seçenek varken bir üçüncüyü kendine hak görebilmektir.

Zeynep Karakaya Telli

Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir.

Zeynep Karakaya Telli’nin kaleme aldığı “Bugüne Elveda” adlı eseri okudunuz mu?

Eseri Beğendiniz mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bir Fırtına Tuttu Bizi Türküsünün Hikayesi

Sanat Nedir?