in ,

Tarihte Ünlü Davalar – Jeanne D’arc Efsanesi

Jeanne D’arc Efsanesi

Tarihte Ünlü Davalar – Jeanne D’arc Efsanesi

Tarihte Ünlü Davalar serimize Jeanne d’Arc efsanesiyle başlamak istiyorum. Jeanne d’Arc, Fransızlar tarafından ulusal kahraman kabul edilmiş ve tarihte yaşamış bir karakter olarak kabul edilse de, özellikle 21. yüzyıl tarihçileri tarafından yaptığı iddia edilen şeyler nedeniyle gerçekliği sorgulanmış ve hayatı hakkında anlatılanlar hep kuşku uyandırmıştır. Hiçbir askeri eğitimi ya da deneyimi, okuma yazması olmayan genç bir köylü kızının, İngiliz ordusu karşısında kazandığı zaferler olağanüstüdür.

Köylü kökenli olduğu iddia edilmesine rağmen saray Fransızcası konuşması veya yargılanması sırasında “hiçbir zaman koyun ya da başka bir hayvan gütmediğini” söylemesi nedeniyle Jeanne d’Arc’ın aslında bir köylü olmadığı, efsanenin geçmişte İngilizler karşısında zor durumda kalan Fransız sarayı tarafından uydurulmuş bir “psikolojik silah” olduğu da ileri sürülmüştür. Fakat tüm bunlar, tarihte Jeanne d’Arc olarak bilinen birinin yaşadığı gerçeğini değiştirmez.

Ölümünden önce ve sonra görülen tüm mahkeme kayıtlarının günümüzde Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde saklanması, kayıtların doğruluğu kuşkulu dahi olsa Jeanne d’Arc’ın tarihsel gerçekliğinin kanıtıdır.

Yaşamı ve Fransa’nın Zor Dönemi

Jeanne d’Arc Fransa ve İngiltere arasında süren Yüzyıl Savaşları sırasında gösterdiği kahramanlıklar neticesinde Fransa ulusal kahramanı ilan edilmiş aynı zamanda da Roma Katolik Kilisesi tarafından azizliğe yükseltilmiştir. Fransa’nın Champagne Kontluğuna bağlı bir köyde çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Okuma yazması yoktur. Kendi ifadesiyle 13 yaşına kadar dini görevlerini aksatmadan yerine getiren, her köylü insanı gibi batıl inançları olan sıradan bir köylü kızıdır.

Tarihte Ünlü Davalar

Bir gün rüyasında melek Mikail, Aziz Margaret ve İskenderiyeli Aziz Catheriene’i görür. Bu kişiler rüyasında ona Kral VII. Charles’e yardım etmesini ve Fransa’yı İngiliz işgalinden kurtarmasını, Fransa tacını da Dauphin’e giydirmesini söylerler. O sıralarda Yüzyıl Savaşları devam ediyor ve işler Fransa için hiç iyiye gitmiyordu. Fransa’nın önemli bir bölümü İngilizler tarafından işgal edilmiş, ekonomisi ise çökmüş haldeydi ve halk savaştan bıkmış, ülkeye ümitsizlik hakim olmuştu. Diğer yandan ise Kolera salgını nedeniyle nüfusun önemli bir bölümü yok olmuş, tüccarları ise yabancı pazarlardan dışlanmıştı. Bir tarihçinin ifadesiyle Fransa’nın gölgesi bile kaybolmuştu.

Zaferleri

Jeanne 16 yaşındayken Orleans’ın savunmasını üstlenen komutan Robert de Bandricourt’a giderek rüyasını anlatır ve kendisinden Chinon kalesinde oturan krala gidebilmek için yardım ister. Komutan bu talebi alaya alarak geri çevirse se Jeanne’nin ısrarı ve birkaç askerin de Jeanne’ı desteklemesi nedeniyle ikna olur ve yanına birkaç muhafız takarak onun krala gitmesine yardımcı olur. Jeanne kuşatma güçleri arasından daha sonra başına dert açacak erkek kıyafetleri giyerek geçer. (Jeanne kralın huzuruna çıktığında 17 yaşındaydı, kral ise 26 yaşında) Jeanne krala rüyasından bahseder, kendisine izin verirse Orleans kuşatmasını kıracağını ve Charles’ı Fransa tahtına oturacağına söz verir.

Kral Jeanne ile görüşmesinden etkilenir, Jeanne kraldan at, zırh, kılıç ve birde sancak talep eder. Hayatında askerlik yapmamış, hiç kılıç kullanmamış bir köylü kızının azimli davranışı kralı kuşkuya düşürse de artık kaybedecek bir şey kalmadığını düşünen kral bu talebi yerine getirir. Ama kızın geçmişinin, karakter ve inancının dinsel yönden araştırılmasını da ister, gelen haberler olumludur. Jeanne 29.04.1429’da bir eline kılıç bir eline sancak alarak Fransız birliklerinin başına geçerek morali düşmüş olan kralın askerlerini motive eder ve onların kuşatmayı kırmasını sağlar.

İngilizlerin geri püskürtmesi sırasında omzuna gelen okla yaralansa da saldırıyı yöneterek onları geri püskürtür. İngilizlerin geri çekilmesi sonucu onlarla bir anlaşma yapılır. Fakat İngilizlerin bir köylü kızının başarısı karşısında gururları kırılmış ve ona büyücü ve şeytan gözüyle bakmaya başlamışlardır.

Tarihte Ünlü Davalar

Orleans zaferi Jeanne d’Arc’a krala yeni girişimlerde bulunulması gerektiğini inandırma avantajı sağladı. Ve Jeanne’nın önerisi üzerine Loire nehri üzerindeki tüm köprüler ele geçirildi, Jargeau, Meungsur, Loire ve Beaugency şehirleri ele geçirildi ve Patay savaşı ile tüm Loire vadisine hakim olundu. Burgonya ordusunun elinde olan Auxerre ve Troyes şehirleri Jeanne d’Arc’a teslim oldu. Reims 16 Temmuz 1429’da kapılarını orduya açtı ve ertesi gün kral Charles’a taç giydirildi. Kral 29 Aralık’ta teşekkür amaçlı Jeanne ve ailesine soyululuk ünvanı verdi.

Yakalanışı

Campaigne  savaşı sonrası İngiltere ve Fransa arasında ateşkes imzalandı. Bundan sonra Jeanne’nın yapacağı bir şey kalmadı. Fakat ateşkes pek uzun ömürlü olmadı. Jeanne Campaigne’yi İngiliz ve Burgonya kuşatmasından kurtarmak için bu şehre gitti. Burada saldırı girişime kalktıysa da Burgonya’ya gelen takviye kuvvetleri karşısında başarılı olamadı ve geri çekilmek istedi ancak bu sırada atından düşerek yakalandı.

Daha sonra bir Burgonya soylusu Jean de Luxembourg’a teslim oldu. Jeanne’ı bir kaleye hapsettiler. Birkaç kez kaçma girişiminde bulundu ama şansı yaver gitmedi. Bir keresinde yüksek bir kuleden atladı fakat bir hendek çukuruna düşerek tekrar yakalandı. Burgonyalılar İngilizler ile anlaşarak Jeanne’ı yüksek bir para karşılığında İngilizlere teslim ettiler. Jeanne’a çok şey borçlu olan Fransa kralı VII. Charles’ın Burgonyalıları Jeanne’a yaptıklarından dolayı kadınlarını da aynı muameleye tabi tutacağı şeklinde öç alacağını söylediği rivayet edilir.

Yargılanması ve Ölümü

İngilizler Jeanne d’Arc’ı düzmece bir mahkeme kurarak 9 Ocak 1431’de yargılamaya başladılar. Mahkeme heyeti İngiliz ve Burgonya yanlısı papazlardan oluşuyordu bu nedenle adaletten uzak bir mahkemeydi. Dava sapkınlık suçlanmasıyla başladı. Laik hukuk bir kenara itilmiş, dava kilise hukukunun uygulandığı bir yargılamaya dönüşmüştü. Ve bu yargılama tamamen politik nesnelere dayanıyordu. Jeanne aleyhine kullanılan deliller zayıftı ama Jeanne’ı her ne pahasına olursa olsun mahkum etme amacıyla hareket ediliyordu.

Bu nedenle kilise hukukunun bile Jeanne’a tanıdığı avukat tutma hakkı göz ardı edildi. Jeanne bu tutuma itiraz etti hiç olmazsa Fransız hukukunun uygulanmasını ve hakimler arasında Fransızların da bulunmasını istedi ancak reddedildi. Ortada tarafsız bir yargı mekanizması ve adil bir ortam yoktu. Mahkeme tamamen Jeanne’ı mahkum etmek amacıyla hareket ediyordu ve siyasi bir basının altındaydı.

Tarihte Ünlü Davalar

Savcı yardımcısı Jeanne’nın isteğinin haklı olduğunu söyleyip bu yargılama itiraz ettiyse de İngilizler onu ölümle tehdit etti ve bunun sapkınlık davası olduğunu bu yüzden seküler hukuk değil kilise hukukunun uygulanacağı konusunda onu zorladılar.

Dava tutanaklarında Jeanne’nın birçok tuzak soruya okuma yazması olmayan bir köylü kız olmasına rağmen çok zekice cevaplar verdiği yazılıdır. Jeanne kendinin iyi bir Hristiyan olduğunu ve Tanrının kendisini koruyacağını söyler. Ancak bu cevap bile sapkınlık olarak görülür çünkü Tanrının kimi koruyup kimi korumayacağını Tanrıdan başkası bilemez. Jeanne’nın lehine olan yazılı deliller de tahrif edildi. Kilise hukukunun uygulandığı hallerde kadın suçlular kadın gardiyanlara emanet edilirdi fakat buna rağmen Jeanne’a zanlı muamelesi yapılarak erkek gardiyanlar verildi.

Jeanne’a yöneltilen ipsiz sapsız suçlamalar özetle on iki tane idi ve mahkeme tutanaklarında bile doğrulanmıyordu. İngilizler sıradan bir köylü kızı tarafından hezimete uğramaları ve kırılan gururları sebebiyle Jeanne’ı yargılıyorlar fakat bunu sapkınlık suçlamasını bahane ederek yapıyorlardı. Üstelik okuma yazma bilmeyen Joanne’a bir de anlamadığı tövbe metni imzalatılmıştı. İmza zorla attırılan bir haç işaretiydi.

Geç Ortaçağ Avrupası’nda yaşanan cadı avı çılgınlığının hemen öncesinde engizisyon mahkemesi tarafından görülen bu dava içerdiği politik unsurlar sebebiyle klasik büyücü/cadı davalarından ayrılsa da suç istinadı (kilisenin kutsal varlığına ve Katolik inancına karşı suç işlemek), sorgulama (fiziki işkence dışında, kanıtlanamayan suçlamalar, yalancı tanıklıklar, sorularla tehdit ve psikolojik işkence), yargılama ve infaz sürecinin bütünlüğü, davanın tipik bir engizisyon davası olduğunu göstermektedir.

Engizisyon mahkemesi, sorgulanması sonrasında Jeanne d’Arc’ on iki maddede sıralanan eylemlerden ötürü suçlu bulunur. En başta Katolik kilisesinin kutsal varlığını hiçe sayarak Melek Mikail, Azize Katharina ve Azize Margareta’nın sözde buyruklarıyla kralın ve ülkenin geleceğine ilişkin uydurma kehanetlerde bulunmak (falcılık/medyumluk). Kendisine yöneltilen diğer suçlamalar:

•Erkek giysileriyle dolaşarak Tanrı’nın yarattığı bedende başka bir cinsiyete yer vermek,

•Ailesinin itirazına karşın evini terk ederek ailesinin onurunu zedelemek,

•Burgonya Dükü’ne esir düştüğünde tutulduğu kuleden kaçma, yani intihar girişiminde bulunarak, Tanrı’nın verdiği ve zamanı gelince yine sadece Tanrı’nın alabileceği yaşamına bilerek ve isteyerek son verme girişiminde bulunmak,

•Azize Katharina ve Azize Margareta’nın İngilizce değil, Fransızca konuştukları iddiasında bulunmak.

•Tanrının varlığını yadsıyan bir tavır içinde nereden ve kimden geldiği belli olmayan seslere biat etmek (rüyaları kastediyor)

•Azize Katharina ve Azize Margareta’nın, bakireliğini korursa kendisini cennete göndereceklerine dair söz verdikleri iddiasında bulunmak,

•Putperestlik,

•Düştüğü kötülüklerde inatla ısrar ederek kâfirlik yapmak.

Tarihte Ünlü Davalar

Hakkında hazırlanan iddianame okunarak, Jeanne’a Tanrı’nın gücüne sığınarak işlediği günahlardan pişmanlık duyduğunu itiraf edip etmeyeceği sorulur. O güne değin işlediği günahlardan pişmanlık duyduğunu ve bir daha erkek kıyafeti giymeyeceğini kabul ettiği yazılı olan metni (itiraf belgesi) imzalaması durumunda affedilecek, yakılma cezası, yaşam boyu hücre cezasına çevrilecektir. Yorgun ve güçsüz düşmüş olan, okuma ve yazma da bilmeyen Jeanne d’Arc bu itiraf metnine zorlukla bir haç işareti çizerek imzasını atar.

O artık yaşam boyu hücresinde işlediği suçların kefaretini ödeyecek bir mahkumdur.  Buna İngilizler çok kızdı ve yargılama görevini yürüten rahipleri ölümle tehdit ettiler ve Jeanne’nın ölümle cezalandırılmasını istediler. İngilizler Jeanne’a o kadar öfkeliydi ki idam olması için her şeyi yapmaktaydılar. Jeanne, bir süre sonra hücrede kadın elbiseleri gardiyanlar tarafından kasten yok edildiği için tekrar erkek elbiselerini giymek zorunda kaldı.

Bu durum mahkeme tarafından Jeanne’ın tövbesinden döndüğü şeklinde yorumlanmasına neden oldu, daha doğrusu öyle yorumlanması konusunda mahkeme emir aldı. Jeanne’nın yargılanma sürecinde adaletin ve insafın kırıntısı yoktu, keza mahkemeler de bağımsız değildi. Her şey yalan, dolan, entrika ve zorbalığa dayanıyordu. Jeanne, mahkemede kendisine yöneltilen; saçlarını kısa kestirmenin ve erkek kıyafetleri giymenin bir sapkınlık işareti olduğu suçlamasına, askerler arasında kendini daha rahat ve güvende hissettiği herhangi bir cinsel saldırıya maruz kalmaktan koruduğu için cevabını vermiştir. Tabii bu cevaplar da mahkemeyi tatmin etmedi. Aslında mahkemeyi tatmin etmişti belki ama İngilizleri idamdan vazgeçirmeye yetmemişti.

Sonuçta Jeanne d’Arc odun ateşinde yakılarak ölüme mahkum edildi. Jeanne yakıldıktan sonra İngilizler Jeanne’nın ölüsünden bile korkmuş ne olur ne olmaz sonradan idamdan kaçtı demesinler diye Jeanne’nın kömürleşmiş cesedini bir kez daha ateşe vermişler sonra da kalıntılarını Seine nehrine atmışlardır.

Sonradan Gelen Azizelik

Köylü kızı Jeanne’nın infazı, umulmadık ölçüde ilgi ve nefret uyandırmış ve Avrupa tarihinin üzerinde en çok tartışılan kimliklerinden biri haline gelmiştir. Jeanne d’Arc’ın suçsuzluğu, Katolik Kilisesi tarafından biraz gecikerek de olsa anlaşılmış, 1909 yılında itibarı iade edilmiş, yakıldıktan tam 490 yıl sonra 1920’de azize ilan edilmiştir.

Feyzanur Demir

Yararlanılan kaynak

A.Can Tuncay Yargı Etiği Açısından Tarihte Ünlü Davalar

Eseri Beğendiniz mi?

2 Yorum

Yorum Gönder
  1. Menfaati bitenin nankörlüğü başlar demişler. Hiç bir bilgi ve tecrübesi olmadan sadece yetisi ile yaptığı işlere karşılık böyle bir tavır sergilenmesi hiç şaşırtmadı. Bütün milletlerde demek ki hemen hemen aynı durumlar söz konusu olabiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Üç Günde Üç Çağ Atladım Dünyada

Dünden Bugüne Robotik Dünyası