in ,

Hey On Beşli Türküsünün Hikayesi

Gülay – Hey Onbeşli (HQ)

Bahçelievler Belediyesi’nin Çanakkale Deniz Zaferinin 100’ncü yılı anısına vatan uğruna şehit düşen koç yiğitler için söylettirdiği 10 türkü ve ağıt arasında…

Hey On Beşli Türküsünün Hikayesi

I. Dünya Savaşı Avrupa merkezli küresel bir savaştır. II. Dünya Savaşı’na kadar Dünya Savaşı veya Büyük Savaş olarak adlandırılmıştır. Zamanın büyük güçleri İtilaf ve İttifak adlarıyla iki tarafa ayrılarak savaşta Yer almışlardır. Savaş sırasında birçok cephede mücadele ettik. Bu cepheler: Kafkasya Cephesi, Çanakkale Cephesi, Sina ve Filistin Cephesi, Hicaz-Yemen Cephesi, Irak Cephesi, İran Cephesi, Galiçya Cephesi, Makedonya Cephesidir.

Hey On Beşli Türküsünün Hikayesi

Hepimizin bildiği üzere I. Dünya Savaşı (28 Temmuz 1914-11 Kasım 1918) ‘nda Türk milleti olarak çok büyük mücadeleler verdik. Sayısız canlarımızı şehit verdik.
Bu savaş sırasında inancımızı, gücümüzü gösterdiğimiz en önemli cephelerden biri de şüphesiz Çanakkale cephesidir.

Çanakkale cephesi hiç beklenmeyen bir taraftan ulusal kahramanların birdenbire tarih sahnesine çıkmasına fırsat veren deniz ve kara savaşı yeridir.

Çanakkale Cephesi toprağın her karışının buram buram ölüm koktuğu; umutların aynı anda hem yeşerip hem solduğu; yaşı küçük olsa da yüreği büyük yiğitlerin korkularını toprağa
gömdüğü; kimisinin nişanlısını, kimisinin sevdiğini, kimisinin evladını, kimisinin anne ve babasını bir kez olsun tereddüt etmeden ardında bırakıp ölümüne savaştığı bir cepheydi.
Çanakkale anlatılmaz, Çanakkale yaşanır.
Tabiri caizse Çanakkale insanların kanını son damlasına kadar akıtarak bir devrin bittiği başka bir devrin başladığı yerdir.
Havada milyonlarca merminin uçuştuğu yerdir.
Kilometre kareye üç bin merminin düştüğü yerdir.
Oldukça düşük bir ihtimal olan iki merminin havada çarpışma ihtimalinin gerçekleştiği yerdir.
Toprağı eştiğinizde günümüzde dahi hala patlamamış mayın ve mermilerin olduğunu göreceğimiz yerdir.
İki yüz elli binden fazla şehit verdiğimiz yerdir.
İki cephe arasındaki mesafenin üç metreye kadar düştüğü yerdir.
Altın harflerle ”Çanakkale geçilmez!” diye yazdığımız yerdir.

Çanakkale adeta bir ölüm değirmeniydi.
İngilizler arasında bir söylenti dolaşıyordu:
”Gelibolu’daki kanlı muharebeler, Türk ordusunun çiçeklerini tüketmiştir.”
Haksızlar mıydı?
Haklılar mıydı?
Yorumu sizde kalsın ama gerçek şu ki bu tespit ya da söylentiler boşa değildi.
Sayısız eğitimli, eğitimsiz koskoca bir nesli yutmuştu Çanakkale.
Ancak doymuyordu. Doymak bilmiyordu.
Düşünün ki bir cephede oluşan boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemiyordu.
Bu nedenle en yakın yerlerden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın-ki gönülsüz de değillerdi- Çanakkale’ye sevk ediliyordu.
Bu durum artık normal, alışılmış bir durum olmaya başlamıştı.
O zamanlar, köyde, kasabada, şehirlerde erkeğin kalmadığı, eli silah tutan, gücü yerinde olan herkesin asker olduğu zamanlardı. Oldukça zor zamanlardı.
Kayıpların hızla artması nedeniyle nüfus da azalma tehlikesi ile karşı karşıya gelmişti.

Bu nedenle savaş tüm hızıyla devam ederken askerler birkaç günlüğüne de olsa, memleket iznine gönderilirdi. Amaç memleketlerinde nüfusu çoğaltmaktı.
Nisan 1915’ten itibaren İtilaf Devletleri kara çıkartmasına başladı.
Kara çıkartması ile birlikte cephede daha fazla kuvvete ihtiyaç duyuldu.
Bu ihtiyaçlar ortaya çıkınca Sultan V. Mehmed Reşad 27 Mayıs 1915’te bir emir yayınlayarak, Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı.
Yapılan düzenlemeler ile kanunca yaş sınırı bedenen uygun olan ve eli silah tutan onuncu sınıf talebelerine kadar indirgenmişti.
Harbiye Nezareti de bir emir yayınlayarak, 18 yaşındakilerin henüz askerlik hizmetine çağırılmamış, bedenleri gelişmiş, eli silah tutan 15 ile 19 yaş arasındaki müsait bulunan gençlerin hatta çocukların da birliklere teslim olmalarını istemişti.

Bu emir üzerine Bursa, Balıkesir, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla ve Konya’nın eğitimlerinin ve hayatlarının henüz başındaki gençleri ve çocukları, vatanın kendilerinden beklediğinin ne olduğunun bilinciyle, azim ve inançla cepheye koşacaklardı.

”Hey Onbeşli” türküsü de işte bu zamanlarda ortaya çıkmıştır.
Yaşları 15 ile 19 arasında olan gençlerin ve çocukların anne ve babalarının kınalı yavrularının cepheye katılımları anısına Anadolu’da bu meşhur türkü dile gelmeye başlamıştır. Bu acı ve dramatik durumlar sözleri dikkatli incelendiğinde fark edilecektir ki aslında türküde de aynı şekilde anlatılmıştır.
Türküde ”hey onbeşli’ ‘lerden kasıt 1315 doğumlu gençler ve çocuklardır…

Nurcan Konak

Kara Tren Türküsünün Hikayesini Okudunuz mu?

Sarı Gelin Türküsünün Hikayesini Okudunuz mu?

YouTube: Edebi Alem

Hey On Beşli, Hey On Beşli, Hey On Beşli,
Hey On Beşli, Hey On Beşli, Hey On Beşli,

Eseri Beğendiniz mi?

-1 Beğeni
Upvote Downvote

2 Yorum

Yorum Gönder
  1. İnsanın içini burkan bu türküler insanın ciğerini yaka yaka yakılmıştır..Ruhları şad olsun atalarımızın.

  2. Tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhları Şâd olsun. Allah şehadetlerini en güzel bir kabul edişle kabul etsin. Güzel yazı için teşşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Modernizm Nedir?

Bir Fırtına Tuttu Bizi Türküsünün Hikayesi