in ,

Sen Gelmiyor Musun?

Başımı yastığına koyduğum hiçbir evin tavanı bana çatı olmayı başaramadı

Sen Gelmiyor Musun?

Derdimin kalmakla olduğunu eskiden bir yerde söylemiştim. Eski derken birkaç sene evvel yani. Yıllarca düşünmüş ve en nihayetinde kendimi kalmak isteğime ikna etmiştim. Durmadan göçüyordum ve bu göç hali canıma tak ettiği bir an, “Sen gelmiyor musun?” diye soranlara “Ben artık kalacağım.” cevabını vermeye cesaret ettim. Ansızın. Öyle birdenbire dedim ki “Ben artık yerleşmek istiyorum.”

Sen Gelmiyor Musun?

Bana uzun uzun soranlar oldu. Burada mı kalacaktım, burası neresiydi, esasen nerede kalmak istiyordum… Bu soruların bir önemi yoktu. Ben sadece bir yurdum olsun istiyordum artık. Enginliğine sığındığım, içinde büyüdüğüm, kokusuyla avunduğum bir yerim olsun istiyordum sadece.

 

Kalmak istediğime karar verdiğim o öğle vaktinde hayat gerçekten de böyle akmaya başladı. Hayat beni her gördüğü durakta ‘sen burada biraz kal’ demeye başladı. Meğer gerçekten neyi istersen hayatın o kabın şeklini alırmış. Bu yüzden ne istediğine dikkat etmeliymiş insan sonradan öğrendim. O kızıl güneşin kavurduğu öğle vaktinde bir otobüs camına ağrıyan başımla yaslandığımda, bavulumu sırtımda taşımaktan usandığımı mırıldandım kendi kendime. Oysa hiç aklıma gelmezdi benimseyemediğin bir yerde kalmanın onulmazlığı. Kalmak istediğin yer sana ait değilse, bir türlü sana ait olamamışsa yani, ne tarafa yakıştırmaya çalışsan da kendini hep bir eğreti dururmuşsun, zamanla öğrendim.

..

Ait olmadığım yerlerde kalma ısrarım beni en az göç ettiğim zamanlar kadar yormaya ve hatta tüketmeye başlamıştı. Başımı yastığına koyduğum hiçbir evin tavanı bana çatı olmayı başaramadı. Her kaldığım yere bir kusur bularak ayrıldım oradan. Bu evin duvarları neden yamuk dedim mesela, bu pencere neden buğulanıyor, bu rutubet neden… Bitip tükenmek bilmeyen bu noksanlıklar esasen benim ruhumun bir türlü yamayamadığım noksanlıklarıydı. Ben bir yurdum olsun istiyordum. Bu istek uğruna, ait olup olmadığımı görmezden geldiğim yerlerde kalmaya çalışmanın direncinde tükeniyordum.

Çok sonra meselenin kalmak veya gitmek olmadığını anladım. Anlamak zaman aldı ama bir gün öylesine bir manzaraya bakarken anladım. Esas mesele gitmek değildi, mesele kalmak da değildi. Mesele insanın istediği zaman gidebileceği ve istediği zaman dönüp kalabileceği kendine ait bir yer bulabilmesiydi. İşte ben on üç senedir bunun sancısını çekiyordum. Özlem dolu ruhumu bir ranzanın alt katında ağlarken bırakıp yıllarca fütursuz bir hevesle oradan oraya savrulmuştum bana ait bir yer bulabilmek için. Bir zaman sonra da yine aynı fütursuzlukla bana ait olmayan yerlerde kalmaya çalışmıştım. Ben ruhumu yaslayabileceğim bir yer bulamadığımı henüz fark ediyorum. Bunu yan odadan beni “Sen gelmiyor musun?” diye çaya çağırdıklarında anladım. Ben gelmiyor muyum? Ben gelmiyorum. Ben kalmıyorum da. Ben sadece arıyorum, kendime ait bir yer…ve belki de sadece kendimi…

 

Hatice Kübra Savaş

Eseri Beğendiniz mi?

4 Yorum

Yorum Gönder
  1. Kendimi buldum satırlarda. Son zamanlarda içimde oluşan meseleyi böyle karşıma görünce fark ettim içimdeki kargaşayı. Bazen kalmak iyi değildir anladım.
    Kaleminize sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ceylan Gözlüm Türküsünün Hikayesi

Özgürlük