in ,

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Bulutlar ağlayacak ki yeşillikler gülümsesin.

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Düşlerim, benim hayat arkadaşlarım, yol göstericilerim, sırtımı dayayabileceğim en güvenilir dostlarım oldular. Onlar yaşadığım her an en sevdiklerim ve mücadelelerimi haklı kılan nedenlerimi oluşturdu. Bütün hayallerim aslında içimdeki beni yansıtıyordu. Ancak bir gün düşlerimin güneşi batmaya başladı ve gece beni sardı. O an pes edebilirdim ama biliyordum ki, eğer vazgeçersem gerçekten kaybederdim. Kendimi yarı yolda bırakıp, hayallerimi hezimete uğratırsam bu hayata karşı en başından mat olmayı kabul etmem demekti. Yarıda kalmışlığıma tutuklanmak kolaydı ancak gerçek gücüm, sabrımın elinden tutup yaşadığım olumsuzluklara karşı inkıyat etmeden mücadele ettiğimde var olacaktı. O gücü içimde yitirmemeye çalışırken farkına varmıştım. Belki de en büyük düşmanım ‘vazgeçmekti’ ve ben bu düşmanla başa çıkmak için kendimi motive ettim. Yani farkına vararak kendimi ikna ediyordum. Motivasyon buydu belki de ikna etme sanatı. Hayata karşı, yaşama karşı, hayal ettiklerimize karşı ve vazgeçmeden direnerek varlığımızın nedenlerine sadık kalmaktı. Bu elbette kolay olmadı, sürekli zihnimin duvarlarına tırmanan hatırlatmalarım vardı: karanlık olacak ki aydınlığın değeri anlaşılsın, bulutlar ağlayacak ki yeşillikler gülümsesin.

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Zihnim ile kalbim arasında iz süren hayallerimle sırt sırta vererek bu zamana kadar gelirken aynı zamanda yaşam avlusunda rast geldiğim birçok kişiyi de düşünmeden edemedim. Onları ayakta tutan o tılsım neydi? Yüzlerindeki o çizgilerde gezindim gizlice, dudaklarından dökülen kelimelerin aksini ispatlayan o bakışlarını istihza-i bir üslûpla sezdirmeden seyrettim. Ruhlarının haritasını çıkarmak ister gibi büyüğünden küçüğüne insan gezgini gibi baktım, gördüm, düşündüm ve dile geldim. Kalbimin kıyısında birikenleri nizami bir şekilde cümlelerin de yardımı ile paylaşmak istiyorum. Belki başka kıyılara gitme vaktidir, orada birilerinin nabzına şerbet, akıl ganimetine rahmet, batıni uzaklarına bereket olur yağarım. Kim bilir, tılsımlarını bulmaları için ikna cinini getirir dikerim yanı başlarına.  

Masalvari fikirlerimden bir hayalet gibi sıyrılıp gerçeğin beşeri bedeninde bulduğumda kendimi ilk sorguladığım çocuklar ve gençler oldu. Onların dünyalarına indiğimde karşılaştığım ilk şey, uçuş moduna alınmış zihinleriydi. Yanlış duymadınız, parlaklığı en aza indirilmiş, uyku modunda sadece dışarıdan yönetilen küçücük bedenler. Çoğu kez, onlar adına karar veren büyükler ve bu kısa boylu vatandaşları fazlasıyla küçük gören yetişkinlerle karşılaştım. Söyler misiniz, söz hakkı dahi olmadan büyüyen bir insandan nasıl söz sahibi olmasını isteyeceğiz? İsteyemeyiz, çünkü onlardan bir şey olmaz, değil mi? Hayır, efendim! Bu kalıplaşmış yetiştirme şeklinin ördüğü duvarları bir bir söküp atarsanız, mis gibi her şey olur. Bir çocuk özgüvenini kazanamazsa kendini de kazanamaz. Kendini tanımamış bir bireyin, hatta bir çocuğun – ki kaç yaşında olursa olsunlar, onlar da birer bireydir – amacı ve bu amaçların dallarında yeşerttiği hedefleri olur mu? Olmaz, olamaz! İzin vermediniz. Siz büyükler, onların yetişkin hayatlarında ihtiyaç duyacakları tüm becerileri öğrenmelerine yardımcı olmak yerine, onları kendi kısıtlı düşüncelerinizle sınırladınız. Siz onlara korkularınızı, kaygılarınızı, ideolojilerinizi yüklediniz ve onların özgür düşünmelerine, hayaller kurmalarına, kendilerini keşfetmelerine engel oldunuz.

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın
Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Çocuklarımızın ve gençlerimizin, özgüvenlerini kazanmaları için onlara alan tanıyın. Onların düşüncelerini, fikirlerini, hayallerini dinleyin ve destekleyin. Onlara kendi seçimlerini yapma özgürlüğü verin ve sonuçlarına katlanmalarına izin verin. Bu onların özgüvenlerini geliştirerek, kendilerini keşfetmelerine ve amaçlarına odaklanmalarına yardımcı olacaktır. Bu çocuklar ve gençler geleceğimizdir. Onları yetiştirirken, onlara özgüven, kararlılık, cesaret ve saygıyı öğretelim. Onları hayallerini gerçekleştirebilecekleri bir dünyaya hazırlayalım. Aksi olduğunda pişmanlıklarımız suratını asıp karşımıza geçecek ve hesap soracak, o zaman çok geç olduğunu anlayacağız ama iş işten geçmiş olacak. Bakın iş işten geçmeden en baştan anlatıyorum, iyi dinleyin.

Çocuklar meraklı doğalarıyla dünyayı keşfetmeye çalışırken, sorularıyla bir adım daha ileriye gitmek isterler. Ancak, ebeveynlerin bazen sınırlarını aşan bu sorulara tahammülsüz yaklaşımları, çocukların gelişimsel doğalarına zarar verir. “Yeter, sus, ne çok konuşuyorsun, kaç kez cevap vereceğim” gibi cümleler, çocukların merakını bastırır ve onları kendilerini ifade etmekten alıkoyar. Bu olumsuz yaklaşımlar, zamanla çocukların kendilerine güvenlerini kaybetmelerine neden olabilir. “Diline acı biber sürerim, akşama baban gelsin görürsün, seni bilmem kimlere veririm” gibi tehditler, çocukların kendilerini ifade etme ve keşfetme arzularını zedeleyerek, onları korkutur. Babaları canavarlaştırmak gibi bir davranışın da, çocukların psikolojik sağlığına zarar verdiği unutulmamalıdır. Okul vakti geldiğinde ise, ebeveynlerin çocuklarına yaptıkları baskı, başarıyı garantiye almak adına yapılır. Ancak, bu davranış şekli, çocukların kendi hatalarını yapmalarına ve sonrasında bu hatalardan ders çıkarmalarına engel olur.

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın
Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Motivasyon, kabul etmekle başlar. Kusurlarla, hatalarla, yanlışlarla dolu hayatın içinde, çocuklar bu hatalarla yüzleşerek, daha güçlü bir hale gelebilirler. Her zorluğun birer basamak olduğunu anlayan çocuklar, hatalarını kucaklar ve daha ileri gitmek için bu hatalardan ders çıkarırlar. Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarının merakını kırmadan, onlara anlayışlı bir şekilde yaklaşmaları ve hatalarına hoşgörü göstermeleri gerekmektedir. Çocukların gelişimine katkı sağlayacak olan en önemli faktörlerden biri, onların keşfetme arzusunu beslemek ve kendilerini ifade etmelerine izin vermektir. Fakat tüm bunların tam aksine bir bir basamakları kesilen çocuklar giderek dışarıdan komut alan canlı otomat bir varlığa dönüşmeye devam ettiler. Bir süre sonra tam kendilerini ifade edip hobi edineceklerken o sırada da “ona ayıracağın vakti iki test çözmeye ayır, bilmem kimin kızı/oğlu nereleri kazandı, sen ayakta uyu. İyi bir liseye gidemezsen soracağım ben sana, otur da test çöz” diye diye yedik, bitirdik, vampir gibi emdik kalan heveslerini de. Bırakın da kendileri versin kararlarını ama yok, bırakamayız. Tabi ki de yeri gelince yönlendireceğiz, yol göstereceğiz, rehber ve rol model olacağız ama bu şekilde olmaz! Direterek, kendi doğrularımızı dayatarak onları yavaş yavaş yitiriyoruz. İlle de iyi lise –ki neye göre iyi? Bence en iyi lise, bir çocuğun okumak istediği, hayal ettiği alanın olduğu lisedir-  olacak. Ne oldu, peki? Yüzde onunun nitelikli liseye gidip kalan yüzde doksanın ortalamaya göre mahallelerindeki liselere yerleştiği bir sistemde çocuğa hobide kazandırmadık,  enkaz haline gelen moralinin altında bir genç yetiştirdik. Tebrik ederim, sonra da niye bu çocukların amacı yok, hedefi yok, dikkati dağınık, psikolojisi bozuk diyorsunuz? Ektiğinizi biçtiğinizin farkında mısınız? İşte alın size geleceği inşa edecek bir gençlik.

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın
Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Bakın hala motivasyondan söz edemiyorum bile, neden? Çünkü motivasyon, kelime itibari ile var olan bir hedefe her türlü zorluğa rağmen yüksek bir sabırla sebat gösterip karşısına çıkan engelleri aşan bireylerin elde ettiği güçtür. Yazımın en başında ben o gücü hayallerimden, düşlerimden aldığımı, hayal ve düşlerimin benim yoldaşım olduğunu ifade etmiştim. Çünkü bana izin verildi, beni kimse uyku moduna almadı, özgüvenimi kırmadı, enkaz altında kupkuru bir dal gibi bırakılmadım. Şu an o kadar az ki bunları yaşayabilenler. Azınlık halinde kalan üç, beş sağlıklı gençlerimiz dışında geriye kalanların hepsi hasta. Neleri mi var? Belirsizlik adı verilen kara buluttan bolca yağan stres yağmurlarına maruz kalıyorlar. Geleceğe dair sonunu göremedikleri nice kaygılarının içinde zamanındaki susturulmuşlarını asilikleri ile linç edip yetersiz kalan maddi-manevi desteklerin arasında eriyip gidiyorlar. İlgi ve heyecanlarının farkında bile olmadan sırf elalem tanrısının gazabından sakınmak için ne gerekiyorsa kendi isteklerinden bir haber monoton bir şekilde yola devam ediyorlar.  Ya okumak için okuyorlar –elalem tanrısı yine memnun değil ama, öyle bölüm mü olurmuş, daha iyisini yapamazmış zaten, kapasitesi o kadarmış, okusa ne olacak iş mi var?-  ya da  amacın sadece hayatta kalabilmek olduğu yetişkinliğe doğru evriliyorlar. Bu süreçte ömürlerine her zamanki gibi müdahale edemiyorlar.  Yetişkin olduklarında ise artık bir hedefleri var: fatura ve kiraları ödemek, banka kredisini kapatmak, iş bulmak, evlenmek, çocukları –aynı kalıplarla- büyütmek… Motivasyonsuzluk eşittir ruhsuz, mutsuz yarınlar demek… Buraya kadar her şey hem çok tanıdık hem de çok saygısızca! Neden mi saygısızca? BİZ İNSANIZ,  İNSAN! Ferasetin, faziletin ve zarafetin nüfus ettiği, dünden bugüne canlılığı inşa edip devam ettiren insanın bu kadar sığ bir yaşam alanı olamaz, olmamalı da. İşte motivasyon bize bu dar alanlarımızı yırtıp atmamızı, belli kalıpların değil de kendi isteklerimizin içerisinde olmamızı, kendimizi tanımamızı, varlığımızın farkına varmamızı ister. Bakın, kulak verin motivasyona ne diyor size:

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın
Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

“ Senin dışında sana ait olmayan ne varsa, yüzlerini yeniden icat et. Ağızlarını hiç çizme, gözlerini dik, kulaklarını katla ve koy bir kenara. Sustur sana ait olmayanı, çıkar dünyandan dünyası senle uymayanı. Samimiyetlerini sorgulama, kalbinin hikayesi içinin temizliği ölçüsünde güzel bitecektir. Sen sana ne kadar samimisin, ne kadar yakınsın, aynadaki o çehreyi ne zamandır yalnız bırakıyorsun? Önce bunların cevaplarını ver. Çok mu derdin var, kayıpların, acıların, felaketlerin mi oldu? Yas mı tutmalısın, ağlamalı mısın, çığlık mı atacaksın yoksa? Ne duruyorsun, yapsana! Hepsi hem de hepsi senin için olan bu kusurlu, her yanı yamalı hayata önce sarıl ki birbirinizin boşluklarını varlığınızla boyayasınız. Sakince kabul et hepsini hayatına ve buyur ettiğin gerçeklerini yüce gönüllükle sahiplen. Onlar senin “neden” diye sorduklarının cevabına dönüşüp bir bir yukarıya taşıyacak basamaklara dönüşecekler. O vakit anlayacaksın niye var olduğunu ve insanlığında bir meslek olduğunu. Her şeyden evvel bunu kavrayacaksın. Ayakta kalmak, dimdik durmak, vazgeçmemek görevlerimiz arasında ve en çok da neyi istiyorsan ona ibadet edeceksin ve lügatinden kovacaksın enerjini sömüren ne varsa. Kararlılığını soluyacaksın her dakika umursadığın bugünden yarına. NE İSTEDİĞİNİ BİLECEKSİN, NEDEN DİYE SORUP NASILLARININ DİYARINDA KENDİNE YER EDİNECEKSİN. Bunları yaptığında beni yani o meşhur motivasyonu karşında göreceksin. Yapacağın şey çok basit, bir adım at ama sadece kendin için olsun o adım, herkesi eksiklik kuyusuna at gitsin. Ben seni heveslerinin durağında, hayallerinin sokağında, yarınlarındaki o umudun mücadeleci dünyasında bekliyor olacağım. Adresi sen benden daha iyi biliyorsun, çünkü sen kendine aydığın vakit zattına kavuşacaksın.”

Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın
Motivasyonunuzu Yalnız Bırakmayın

Motivasyonun da dediği gibi ne istediğini bilmek kendine kavuşmaktır. Varlığına erişmenin lezzetinde hakiki bir hayata varmak varken bu kadar boş bir sılaya lüzum var mı? Bence gerek yok, sizce de yoksa içinizdeki o güç sadece harekete geçmenizi bekliyor. Hayat ise beklemeyi de kendini göremeyenleri de pek sevmez, hayatın kendisi sizsiniz, farkına varın ve vardığınız o yerde motivasyonunuzu sakın yalnız bırakmayın.  

Sibel GİDİCİ

Sibel Gidici’nin kaleme aldığı diğer eserler;

Ölümsüzlük Mümkün mü?

Dünden Bugüne Robotik Dünyası

James Webb Uzay Teleskobu

Bir Dünya Bırakın Yaşanılır Olsun

Mucizelerinizi Geleceğe Bulaştırın

Yıldızlar ve Gezegenler Hakkında Keşfedilmiş Öğretiler

Biyomimikri Nedir?

Cemile

İnovasyon Nedir?

Teknoloji Nedir?

Kendine Gel

Gerçeğimle Hayalim

Bekleyenimi Özlerken

Gece Sağanağı

YouTube: Edebi Alem

Eseri Beğendiniz mi?

10 Beğeni
Upvote Downvote

2 Yorum

Yorum Gönder

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türk Edebiyatında İlkler

Kafatasının Şarkısı Eşliğinde Yaratılış