Muhkem Damar
Zaman zaman sürdüğün yaşamın daha fazla uzatılmaya değmeyeceğini düşünüyordun. Çok seyrek haksız çıkardın; Çünkü az konuşurdun. Az konuşurdun çünkü dışarıya az çıkardın. Çıktığında da dinler, bakardın. Artık hep haklı olacaksın, çünkü bir daha konuşmayacaksın. Bir psikanalistle hiç görüşmedin, ama zamanının büyük bölümünü kendi ruhunu çözümlemeye ayırmıştın. Sanatta, eksiltmek kusursuzlaştırmaktır. Yok olmak seni negatif bir güzelliğin içinde dondurdu. Yapamadığın o kadar çok şey var ki insanın başı dönüyor, çünkü bizim de yapamayacağımız ne kadar çok şeyin olacağını gösteriyor. Zamanımız yetmeyecek. Sen beklememeyi seçtin. Sonsuz sanıldığı için yaşama tutunulmasını sağlayan gelecekten vazgeçtin.
Bizi umutla besleyen bu yanılsamalara sırt çevirdin. Belki senin korktuğun şey de buydu işte: hâlâ soluk alan, içen, beslenen bir bedende kıpırdamaz hale gelmek. Sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için yok oldun.
Yanlış cevapların arasında doğru soruyu ararken
Rüya dolu mutluluğu
Gerçekliğin arayışına tercih ettin
Acı çekmenin hazzını
Yaran iyileşmeden anlamaya çalıştın
Çürüyen yapraklar değil
Dökülen ağaçların dallarında sallandın
Korkudan cesur oldun; hissizleştin
Vücudun seni görmek istediğinde
Sessizlikte boğulan aynalara
Lal olan hayalini haykırdın
Ali Çaputçu