in , , ,

Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine

Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine

Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine

19.Yüzyıl dünyasında yaşanan bazı gelişmeler ve gelişmelerin sonucu olarak bazı değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerle beraber insan hakları, özgürlük, demokrasi kavramları insanların hayatında yer etmeye başlamıştır. Fakat bu dönemi daha iyi anlamak açısından bundan öncesinde nasıl bir yaşam vardı buna değinmek istiyorum.

19. Yüzyıl öncesinde tarih kitaplarında da sürekli duyduğumuz gücü elinde bulunduran, her hakkı kendisine tanıyan zengin sınıf burjuva ve diğer taraftan emektar olup hiçbir hak verilmeyen fakir sınıfı dediğimiz proletarya sınıfı vardı.

 Günümüz mantığıyla o dönemi yargılama hatasına düştüğümüz için fakir sınıfın köle olması akıllarımızı karıştırsa da o dönemin mantığıyla düşündüğümüzde, zengin kilise sınıfı fakir halkı kandırarak onların kendilerinde hak kavramı aramamaları gerektiğine onların sadece hizmet etmekle yükümlü olduklarına inandırmışlardır.

Fakat 19. Yy da artık fakir sınıfın canına tak etmiş; başkaldırılar başlamıştır. Bunlar arasından en bilinenleri Martin Luther kiliseye bir bildiri asarak din adı altında insanlara cennet vaat edilerek kandırıldıklarını açıklamıştır. Tabiî ki papaz bunu duyunca sinirlenmiş ve gücünün elinden gideceği korkusuyla Luther’i suçlayıp idam ettirmiştir. Yine Galileo dünya yuvarlaktır dediği için idama çarptırılmıştır. Burada zengin sınıfın tek isteği fakir halk gözünü açmasın ki hak talep edemesin. Hak talep edemesin ki kendilerine hizmet edebilsin(kölelik yapabilsin). Bu sebeple o dönem dünyasında araştırmak, bilmek, okumak büyük suç sayılmıştır.

Dünyada tüm bu gelişmelerin üstüne artık yeter diyen fakir sınıf devrim başlatmış ve bunu başararak insanca yaşamaya adım atmıştır. Tüm bu olanlar dünya çapında bilimin gelişmesine, insanlığın gelişmesine ve hatta “Çocuk “ kavramının doğmasına yol açmıştır.

Evet, yanlış okumadınız çocuk kavramı da bu dönemlerde oluşmaya başlamıştır. Daha öncesinde de çocuk vardı fakat o zamanın düşüncesine göre çocuk hassas bir kavram değil aksine yetişkin birey sayılıyordu. Onu diğer insanlardan ayıran tek şey sadece daha küçük olmasıydı. O yetişkinlerin minyatürü sayılıyordu.

Tüm bu gelişmelerden edebiyat da nasibini almış ve edebi akımlar oluşmaya başlamıştır. Bu akımlar birbirlerine tepki olarak ortaya atılmış ve hepsi de dünyaya kendine has bir bakış açısı ile bakmıştır. Kısaca bu akımlar şunlardır. “Hümanizm, klasizm, romantizm, realizm, natüralizm, parnasizm, sembolizm, empresyonisizm, fütürizm, dadaizm, sürrealizm, ekspresyonizm, egzistansilazm.”

Bugünkü yazımda sizlere realizm akımını ve varoluşçuluk akımını sizlere anlatıp son olarak ikisi arasında küçük bir mukayese yapmak istiyorum.

Realizm akımının bir diğer ismi gerçekçiliktir. Bu akım “19.yüzyılın ikinci yarısında romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmış bir sanat akımıdır.”  Bu akımın gelişmesinde bilim adamlarının yaptığı bilimsel çalışmaların ve gözlemlerin büyük katkıları olmuştur “Bilimsel alanda yalnızca gözlenenlere, yani gerçeğe önem verilmesi, Auguste Comte’un Pozitivizm felsefesinin, insanın sadece gördüğüne inanması gerektiğini savunmasının edebiyata da yansıması olmuştur. Böylece Pozitivizmin de etkisiyle realizm akımı doğmuştur.” Realizm duygusallığı, romantikliği gereksiz görmekle beraber sadece olanı aktarmayı benimseyen bunu yaparken de insanın kendi duygu ve düşüncesinden bir şeyler katmasını doğru bulmayan bir görüş biçimidir.

Romantizmde bulunan duygu ve hayaller yerine realizmde gözle görülen gerçekliğe bırakır. Gözle görülenler olduğu gibi aktarılır. Bu tarzda eser yazanların amacı dilde ve anlatımda süslü bir dille karşıdakinin beğenisini kazanmak değildir. Amaç olanı olduğu gibi karşı tarafa aktarmaktır. Realistler olaya yorum katmadan, duygu eklemeden sadece olanı olduğu gibi aktarmak isterler.

Ele alacağımız bir diğer akım ise egzistansiyalizm yani varoluşçuluk akımıdır. Varoluşçuluk  19. Yy sonları 20 yy. başlarında ortaya atılmış köklerini Kierkegaard, Sartre ve Nietzche’ye dayandıran bir akımdır. Bu edebiyat kolunun çıkış noktası insanın varlığıdır. “İnsanın varlığı tek gerçek olduğu hâlde yaşadığı bu dünyayı bir türlü anlamlandıramaz ve bunun sonucunda umutsuzluğa düşer.”

İnsanın varoluşu “Ben kimim?” sorgusuyla başlar. Araştırmak, kendini tanımak var olmanın özüdür. İnsan bir işi kendi özgür bilinciyle yapmalı ve sonuçları yararına da olsa zararına da olsa bunun sorumluluğunu alabilmelidir.

Varoluşçuluğa göre nesnel bir dünya değil özsel bir dünya hakimdir. Bu nedenle evrene anlam veren şey insanın kendisidir.

İnsanın biricikliği kavramı burada karşımıza çıkmaktadır. Varoluşçulura göre insanlara verilen eğitim de insanın yaşantısını içermelidir. İnsanlar mutlu olmak için değil kendisini bulmak için yaşamalıdır. Başarı olduğu kadar başarısızlık; sevinç olduğu kadar acı da insan hayatında var olan şeylerdir. Bunların biri iyi iken diğeri kötü değildir. Gülmek kadar ağlamak da çok doğal bir şeydir. Sadece ileride mutlu olmak için yapılan işler son derece tehlikelidir. Çünkü mutluluk ve üzülmek başlangıç noktası da değildir, varış noktası da değildir. Bunlar hayatın içindeki ufak şimdilerdir. Yarın için bir şeyler yapmak hele ki bunu mutluluk vaadiyle yapmak tehlikelidir. Buna küçük bir örnek vermem gerekirse bizler(genel anlamda 1990 ve 2000 doğumlular) küçüklüğümüzden itibaren ailelerimiz ve çevremiz tarafından mutlu olmak için üniversitelere gittik ve üniversiteyi bitiren genç iş bulur düşüncesiyle okuduk. Kimimiz işsiz kaldık ve umutsuzluk içinde başka bölüm oku(duk)yoruz. (Aynı işlemi tekrarlayıp duruyoruz. Varoluşçulara göre burada yanlış olan şey bunu istediğimiz için yapmaktan ziyade bir amaç için, iş için, mutlu olmak için vs. yaptık. Halbuki bir varoluşçu şöyle düşünmeli bu işin sonucunda mutlu da olabilirim, mutsuz da olabilirim, hiçbir şey hissetmeyedebilirim. Ama “Ben bunu istiyor muyum?” Sonucunda mutsuz da olsam yaptığım işten pişman olmamalıyım. İnsan kendi seçimlerinde özgürdür ve sonuçlarını kendisi yaşamalıdır. “J. P. Sartre, egzistansiyalizmi şu sözleriyle açıklar: “İnsan, bütün bir dünyadır; her yerde vardır, her yerde hareket halindedir, her şeyden sorumludur. Ne yaparsam yapayım, onu yapan benim. Şimdiki durumumuz, bütünüyle düşüncelerimizin sonucudur.” Bu sebeple varoluşçulura göre mutluluk için eğitim tehlikelidir.

Varoluşçulara göre insanlar yaşadığı toplumun değerlerinden ayrışıp kendi düşüncelerine odaklanmalı, anı yaşamalı ve en önemlisi kendisini gerçekleştirebilmelidir. Eğitim insana yol çizip yolu göstermek yerine kendisine yeni yollar açmasına imkan verebilmeli ve çocuğun içinde var olan potansiyeli ortaya çıkarabilmelidir.

REALİSTLER VE VAROLUŞÇULUR KARŞILAŞTIRMA

Realistler olanı tamamen olduğu gibi duygu ve düşüncelerden bağımsız, kelime oyunları yapmadan karşıya yansıtmayı amaçlar. Buradaki işlem tıpkı bir fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekmeye benzer.

Fakat realistler sadece gözle görüleni var saydıkları için ilahi konuları yok sayarlar. Yaşam gözle görülenin dışına çıkamaz ve gözle görünmeyen şey gerçekte var olamaz.

Varoluşçuluk ise tamamen bireyin kendisi üzerine düşünerek içsel boğuşmaları içeren soyut bir alandır.

Varoluşçuluğun en büyük çıkmazı ise her alanda insanın biricikliğini savunurken ve özellikle eğitimde kişiye özel eğitimi savunması ile ilgilidir. Maalesef gerçek dünyada bunun gerçekleşmesi imkansız denecek kadar zordur.

 

Peki size hangi akım daha yaşanabilir bir hayat vaat ediyor? Yorumlarınızı bekliyorum.

 
 

Zeynep Karakaya Telli

Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine

Eserde kullanılan fotoğraf Ayşen Eren tarafından çekilmiştir.

Eserin oluşturulmasında faydalanılan kaynaklar (İlgili kaynaklara ilişkin bağlantılar aşağıda yer almaktadır.)

Edebiyat Öğretmeni

Edebiyat Öğretmeni/Realizm

Edebiyat Öğretmeni/Egzistansiyalizm

Wikipedia/Varoluşçuluk

Zeynep Karakaya Telli’nin kaleme aldığı “Bugüne Elveda” adlı eserini okudunuz mu?

Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine
Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine
Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine
Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine, Realizm ve Varoluşçuluk Üzerine

Eseri Beğendiniz mi?

2 Yorum

Yorum Gönder
  1. Eserinizi okudum ve bu eser şimdi niye bitti ne güzel okuyordum dedim kendime. Ayrıca Rotterdamlı Erasmus benim kırmızı çizgimdir, belki bir sonraki eserlerinizde Luther ile Erasmus’a ilişkin de bir mukayese yapabilirsiniz. Kaleminize sağlık…

    • Teşekkür ederim yorumunuz için. Erasmus’ u biraz araştırıp dediğiniz çalışmayı yapmayı isterim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İnsan ve Fıtrat Gelişimi

Fecr-i Ati Edebiyatı