in ,

Tarih Felsefesi

Tarih Felsefesi Nedir?

Felsefe konusu itibariyle derinlikli ve düşündükçe okuma eylemini arttıran, okudukça da düşünme eylemini zorlayan bir bilim dalıyken felsefenin konularından birisi olan tarih felsefesi üzerinde durmak istiyorum. Tarih kelimesi, bir kere felsefe de olduğu gibi salt bir konu üzerinden oluşmayıp pek çok kavramı içerisinde barındırarak, anlam yönüyle bizlere geçmiş ve gelecek doğrultusunda ince bir çizgi addedecektir. Tarih felsefesi için ilk etapta kaynaklara göz attığınızda, birçok bilim adamının bu konu hakkında görüş bildirdiğini görmekteyiz. Fakat birçok bilim adamı ele almış olsa da ortaya çıkardıkları görüşleri bir terime kavuşturamamışlardır. Bu kavramı ortaya ilk atan ise Voltaire olmuştur.

Tarih Felsefesi Nedir?

Onun için, tarih tek başına bir kavram olmaktan çıkıp, felsefe ile içselleştirilmiştir. Bu anlayışı ele almak isteyen filozofların, bağımsız düşünceleri ve tarafsız yaklaşımlarını ön plana çıkarmıştır. Olayları derinlemesine işleyen bir filozof için, bu terim yerini bulmuş olacaktır. Voltaire’nin döneminde kilise yer alıyordu ve her şeyi tanrı inancına bağdaştırarak yanlış aktarımlarda bulunuyorlardı. Bu yüzden, akılcı tarih üzerinde durarak diğer görüşleri kabul etmemiştir. Aynı zamanda, düşünürsek eğer tarih insanın var olduğu ilk andan bu tarafa beraberinde felsefesini de oluşturmuştur.

Bu esnada aslında insan farkında olmadan tarihini oluştururken, bir taraftan da tarihini yazmayı da başarmıştır. Tarihimize dönüp baktığımızda milletimizin yeryüzünde birçok imparatorluk kurarken, bir taraftan da başkaldıran devletleri yok etmeyi başararak her dönem oluşturduğu satvetlerinin izlerini taşıyoruz. Böylesine güçlü bir milletin oluşturduğu köklü tarihi halen kaleme almayıp batının hayranlığı içerisinde ziyan olmak doğru değildir. Mimar Sinan biyografisinde, Türk tarihi ile ilgilenen batılıların ortak bir yanlarının bulunduğunu, bunun da bizi tarihimizden soğutmak olduğunu söylenmiyor mu? Tarihimiz konusunda batılıları kaynak almakla çocuklarımızı objektif bir bakış açısından uzaklaştırıp Avrupa’nın uydurduğu tarihe götürmüş olmuyor muyuz? Milletlerin geleceği için tarih yazmak, yapmak kadar da önemlidir. Öyleyse sosyal devlet anlayışından uzaklaşmış, parazit geçinen batılı milletleri bir tarafa bırakıp kendi tarihimiz üzerinde durmalıyız.

 İnsanoğlu ilk var olduğu andan itibaren merak duygusunu ortaya çıkarır ki hayattaki gelişmeleri de ortaya çıkaran zaten meraktır. Bu şekilde tarihini düşünerek, geçmişe sayfa açarak “ Tarih nedir ?” sorusuna cevap bulmak isteyecektir. Kant,” Tarih insan için bir mecburiyettir.” derken düşünen insanı kastetmiştir. Düşünen insan, tarihine yabancı kalamaz; tabiat olaylarına ilgisiz duramaz. Geçmişte yaşanan serüveni ateşlendiren insan, bir tarihçi gözlemleri ile hakikati arama yolunda olmalıdır. Kişiler üzerinde antipati duymak kendi öz saygınızı da bir açıdan zedeleyecektir. Bu yüzden kişilere ve kurumlara takılmamak gerektiğini düşünüyorum. Her insan kendi bakış açısından evreni aksettiren bir manadır. Paul Valery, tarih hakkında olumsuz görüşlerini kaleme alırken; Collingwood adlı bir başka bilim insanı, tam tersine yönelmiştir. Tarihçi kendi seçimlerini ispat etmek için değil, hakikat arayışını ortaya çıkarmak ve tarih felsefesini gün yüzüne çıkarmak için gayret etmelidir. Aslında insan özü gereği Nereden geldik?” sorusuna bir yönelme yaşıyorsa, buradan tarih felsefesinin kapılarını aralıyor diyebiliriz. Çünkü tarih felsefesi tam olarak bu sorunlara yanıt veriyordur.

Tarih Felsefesi

Geçmişte var olan bir erek yani gerçekleştirilmek üzere tasarlanan şeyi , geçmişte oluşturabilirsek ; gelecek için de bir öngörü oluşturabileceğimizi iddia eden düşünürler olduğu gibi, aksine bir ereksizlik olduğunu, gelecek hakkında konuşulamayacağını ifade eden filozoflar da vardır. Buna, geçmiş hakkında olan bilgilerimizin eksik olması sebep gösterilebilir. Hal böyleyken de, bir anlam arayışı mutlaka oluşacaktır. Hatta, geçmişe bir anlam verme çabası içerisinde olunacaktır. İbni Haldun’un Mukaddimesi’ne de değinecek olursak, tarih felsefesini diğer bilimlerle de ilişkilendirdiğini görmüş olacağız. Aynı zamanda, kitabında kendi dönemine kadar geçen tarihi eleştirirken, günün sosyo-politik durumunu da göz ardı etmemiştir. Yani, aslında insan yaşamıyla beraber tarihini oluştururken felsefeyi de bir taraftan konuşturmuş oluyor.. Öze dönük bir arayışla, farkında olmadan belki de geleceğe, geçmişin yolundan geçerek ulaşıyor.

Aliye Nur Akarsel

Kaynakça

 Montesguieu İran mektupları (çev. M.göklü), İstanbul, 1963, s. 261

R.G.Colingwood, a. g. e. s.29

Türk Tarih felsefesi (Mehmet Niyazi)

Tarih felsefesi (Doğan Özlem)

Özlem D. Bilim felsefesi (ders notları), 1981

Özlem D. Kültür bilimleri, 1986,1990,1995,2000.

Aliye Nur Akarsel’in kaleme aldığı “Tasavvufi Halk Edebiyatı” adlı eserini okudunuz mu?

YouTube: Edebi Alem

Eseri Beğendiniz mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fransız İhtilali

Gönül Dağı Türküsünün Hikayesi